ANILAR… ANILAR…
MUDANYA’DA YAŞANMIŞTIR
“BACIM KOCAN GELMİŞ”
Mudanya’da oturduğumuz ,“1963- 1964) yıllarıydı sanırım. Bir akşam annem ve kardeşlerimle evimizin ön bahçesinde oturuyorduk. Karşıdan çok samimi görüştüğümüz arkadaşım ve anneannesi geliyordu. Bizim bahçede oturduğumuzu görünce teyze yanımıza geldi:
“Emine hanım, torunu sinemaya götürüyorum. Hadi sizde gelin, iki film birden oynuyormuş” deyince annem:
“Bu akşam Ekrem Bey İstanbul’dan gelecek. Ben gelemem ama İnci’yle Neşe gelsin” dedi. Biz sevinçle hazırlanmaya başladık ve annemden para alıp evden çıktık. Annem iki küçük kardeşlerimle evde kaldı. O yıllarda yazlık sinemalar çok revaçtaydı. Büyük bahçelere, arsalara beyaz perdenin karşısına, sırayla tahta sandalyeler dizilirdi. Her akşam yazlık sinema dolup boşalırdı. Sıcak yaz gecelerinde, yıldızların altında serin serin film seyretmek çok zevkli olurdu. Çocuklar Uludağ gazozu, leblebi, çekirdek satarlardı.
Evimizin tam karşısında üç tane, aynı model, iki katlı müstakil ev vardı. Ev sahibi kiracılarını evli subaylardan seçerdi. Tayinleri çıkınca biri gider, diğeri gelirdi. Karşımızdaki evlerde üç tane Subay ailesi oturuyordu. Hepsi gencecik insanlardı, hanımları bizi ve annemi çok sever, sayarlardı. Hatırladığım kadarıyla genç ve güzel hanımlardan biri Kara Denizli, diğerleri İç Anadolu’dandı. Bizim sinemaya gittiğimizi gören hanımlar, kocaları nöbetçi olduğu için bir tanesi, annemi evlerine davet etmeye gelmiş: “Emine abla, bizim beyler bu gece nöbetçi, yalnız oturma bize gel” deyince annem: “Evin anahtarını kızlara verdim, başka anahtar yok. İki film birden oynuyormuş, gece yarısından önce gelemezler. Hem bu gece amcanız İstanbul’dan dönecek onu bekliyorum, gelemem yavrum” demiş. Komşu abla: “Pencereyi aralık bırak, ben girer kapıyı açarım. Amca geç gelir, hadi bizi kırma, hep beraber olalım” diye ısrarla davet edince annem, iki küçük kardeşlerimle (İlk Okula gidiyorlardı) kapıyı kapatıp karşı komşuya gidiyor. Üç genç hanım ve annem sohbete dalıyorlar, babamın da erken geleceği tutuyor. Anahtarıyla kapıyı açıp eve giriyor. Hava çok sıcak olduğundan ( O zamanlar klimalar yoktu )soyunup atlet fanila ve pijamasının altını giyiyor. Annemin, masaya babam için hazırladığı, nefis yemekleri iştahla yiyor. Daha sonra elektriği söndürüp annemin aralık bıraktığı, pencerenin önündeki kanepeye uzanıyor. (Zaten babam başını yastığa koyduğu gibi uyurdu). Yol yorgunu olduğundan, yattığı gibi tatlı bir uykuya dalıyor.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta