Babil Aslanı Şiiri - Sedat Demirkaya

Sedat Demirkaya
212

ŞİİR


22

TAKİPÇİ

Babil Aslanı

Zengin Babil'in kudretli kralı
Tanrılarla yarışırdı bulutları aşan kulelerinde
Zengindi halkı, güçlüydü ordusu, dolup taşan hazineleriyle
Bir cennet sofrasıydı Babil, dünyanın tam orta yerinde.

Kervanlar gelir efsanelerle yarışan ipekler sarmalında
Türlü baharatlar, yeni lezzetlere kanat açmak için
Güç verir toprak, bire bin verir.
İki coşkun delikanlı şimdi Fırat ve Dicle
Babil sarayları titrer yeni aşkların heyacanı ile

Gökyüzüne baktı biliciler, yıldızlar sırrına ermek için
Hesaplar yaptılar uzaya ve bilinmezlere dair
Yeni kuramlar oluştu belleklerinde an be an,
Fallar açtı kimisi, aşkı için medet umdu yıldızlardan.
Ay ışığında her gece şiirler okundu Leyla'nın kara gözlerine
Adını yazdı esmer güzeli bir delikanlı tanrıçanın göbeğine
Şafak sökerken derin uykular sarhoşluğu
Bıraktı kendini yorgunluğun diline.

Bir tezgah kuruldu Babil'in orta yerine
Kudüslü bir tüccardı sahibi, dedikodu yumağı
Her cebinde yalan dolan, gönlünde fitne fücur
Bir uğursuzluk fırtınası aldı şehrin sokaklarını gün batarken
Kuşkulanır oldu oğul babadan
Koptu geleneğin zinciri,
Yarıldı ustalar testisi tabanından...
Yorumlayan kahinler,
'Tanrılar Babil'e küsmüş! ' dediler.

Başka bir dil konuşur şehirde her mahalle, her sokak
Bereketi kalmadı toprağın, esnaf düştü birbirine
Yolunu değiştirdi kervanlar rüzgarla beraber
Tadı kalmadı hurmanın,
Yüzü gülmez oldu şimdi hurma gözlü Babil kızlarının
Gökte parlarken yıldızı Kudüs'ün,
Söndü ışığı Babil saraylarının...

Sedat Demirkaya

Sedat Demirkaya
Kayıt Tarihi : 13.3.2007 13:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sedat Demirkaya
    Sedat Demirkaya

    Madem ki hepimiz Adem ile Havva'nın çocuklarıyız, yeryüzünde insanlar neden binlerce dilde konuşurlar, sorusuna kutsal kitapların verdiği cevap Babil efsanesi olarak bilinir.

    Babil'in zengin bir kralı varmış. Büyüklüğünün nişanesi olarak Babil Kulesi'ni yaptırmış. O kadar yüksek ve görkemliymiş ki; bu yapıt ile kral, Tanrıları gücendirmiş. Kendileriyle güç yarışına girdiğini düşünmüşler ve Babil kralının saltanatını sarsmışlar.

    Babil Kulesinde çalışan binlerce işçi, bir sabah uyandığında her biri bir başka dil konuşuyormuş. Kimse birbiriyle anlaşamadığı için şehrin zenginliği sönmüş.

    Tarihi bilgilere göre ise; Babil, ipek ve baharat yolları üzerinde bir şehirdir. Çin'den, Hindistan'dan gelen ticari mallar Babil'den Arabistan yönüne, Kudüs yönüne, Halep, Gaziantep, Hatay, Konya, Bursa, İstanbul... yönüne dağılırdı.

    Babil kralı, Anadolu'dan bir prensesi ülkesini ve zenginliğini öve öve gelin almış. Prenses Babil'e gidince: ' Öve öve bitiremediğin Babil burası mı? Burası baştan başa çöl.' demiş. Mutsuz olmuş.

    Karısını çok seven Babil kralı, onun mutlu olması için büyük bir zikkurat yaptırmış. Bu yapıya arabalarla, geniş yollarla çıkılıyormuş. Üzerine villalar, saraylar yaptırmış. Fırat'tan kurduğu teleferik sistemiyle ta tepeye kadar su çıkarıyor, bu sular yukarıdan aşağıya asma bahçelerini suluyor ve taa uzaklardan bakanlar Babil Kulesini çölün ortasında bir yeryüzü cenneti olarak görüyorlarmış.

    Tabi, zenginlik ve güzellik de göze gelir.

    Tarihte Sodom ve Gomore; Atina ve Isparta; Paris ve Londra... Atina-Truva, Roma-Kartaca...gibi şehirler arasında kıyasıya rekabet
    çok yaşanmıştır.

    Bu şiirde, Babil'in çöküşü böyle bir rekabete, Kudüs-Babil rekabetine bağlanıyor ve yeni bir yaklaşım benimsenmiş oluyor.

    Babil ortadan kalkınca en önemli ticaret merkezi Kudüs olacaktır.

    Farklı dillerin konuşulması ise, 'herkesin ayrı telden çalması'ndan başka bir şey değildir. Çıkar çatışmaları ve iletişimsizlik, geleneklerin bozulması, değerlerin tartışılır hale getirilmesi... bir ülkeyi batırabilir!!!

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Sedat Demirkaya