Sıcak bir yazdı.
Rüzgar durdu,
Ne tınazlar savruldu,
Ne de çardaklar altında oturuldu.
Bir ter bastı her yanımı,
Ardından harman yeri soğudu.
Önce yüzüme baktı
Sonra buğday destelerinin üzerinde yürüme inadımdan,
Döktüğüm yemek kabına.
Fazla aç değilim dedi
Çıkını açtı,
Yufkayla bakraçta kalanları sıyırdı.
Birkaç lokma aldı almadı,
Bakracı çalkalayıp koydu kenara.
Ahh babam,babacığım !
Defterini dürdü attı
Yok etti saltanatını hüznün
Biliyorum karnı da açtı.
Gönlümü okşayan şefkatli bakışı,
Hafif bir tokattı sanki yaramazlığıma attığı.
Bir daha mı? Asla!...
Hiç telef etmedim emeğimizi,ekmeğimizi.
Kayıt Tarihi : 1.3.2016 01:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yedi sekiz yaşlarındaydım.Anam,bir bohçaya birkaç yufka ekmeği,bakraca da yemeği koydu ve harman yerinde çalışmakta olan babama götürmemi söyledi.Harman yerine giderken tarlalardaki orak makinesi ile biçilmiş buğday destelerinin üzerlerinden yürüyerek bir eğlence bulmuştum kendime..Buğday destelerinin başaklı kısmı başakların iriliğinden dolayı daha yüksek,sap kısmı daha ince ve meyilliydi.Ve ben bu meyilli oluşlarından dolayı bir destenin üzerinden geçerken kayarak düştüm.Yemek döküldü.Bu durum üzerine korka korka babamın yanına gittim.Rahmetli babam öyle hoşgörülü davrandı ki…Ve babamın o hoşgörüsünü de hiç bir zaman unutamadım.Her ne kadar şiirin adı BABAMIN TOKADI olsa da asıl adı BABAM...Saygıyla,minnetle,rahmetle anıyorum.Özlüyor muyum? ...Hem de çok…
Her sabah tan ağarırken geçerdi karşıya, akşama kadar uğraşırdı toprakla.
Nar fidanları, incirler, zeytinler, en sonunda 30-40 tane kadar da Şeftali yetiştirmişti...
Sigara tiryakisi idi ama kahvaltısını etmeden hiç içmezdi...
Annem ''Erlikte'' sabaha doğru kalkar, Allah ne verdiyse hazırlar ve mükellef bir kahvaltı taşırdı babamın çalıştığı yere... Kimi zaman da biz yapardık o görevi ama babam illaki annem olsun isterdi yanında...Zaman ilerleyip, biraz daha yaşlanınca zor gelmeye başlamıştı dereden karşıya geçmek ve bir çardak yapmıştı bahçeye konaklayacak...
Uzun yıllar ayakta kalmıştı bu derme çatma korunak, taa ki ben evlenip çocuklarım oyun niyetine boş kalan çardağı ateşe verene dek...
Babamın en titiz olduğu şey içecek su ile ilgiliydi...Hep soğuk su isterdi, o zamanlar köyde ne elektrik var ne buzdolabı...Dere boylarında hep pınarlar çıkar oradan isterdi suyu...Galiba biraz üşensekte gene de getirirdik babamızın gönlü olsun diye...Biraz da korkardık elbet kızacak diye...
Şiirinizi okuyunca, bunlar geldi aklıma...Harmanın dövenle sürüldüğü zamana da yetiştim, ucundan kenarından da olsa...Günlerce döne döne ne hale gelirdi o hayvanlar...Ama gene de keyifli olurdu güneşte onlarla birlikte dönmek...Babama pek naz edemezdim ama büyük ağabeyim nereye gitse ben omuzunda olurdum evin en küçüğü olduğumdan belki...
Güzel günlerdi kısacası...Her şey az ve özdü...Sevgi, saygı, insana dair her şey...
Akşam akşam, iyi geldi şiiriniz...Yüreğinize sağlık Sayın ÇETİNKAYA...
Çok teşekkür derim şiir için...
Ama çok geç olcek.
Burada hortumlanan paralar
Geri demokrasilerde yencek.
Aynen. O yüzden birileri son dönemeci dönmeden millet uyanmalı artık. Yoksa atı alan Üsküdar' ı geçiyor... Kutlarım şair.Tam zamanımızın şiiri...ocuk eğitimcisi imiş.
YAPTIĞI HAREKET KAÇ TOKADA BEDEL.
Ne güzel, dersinizi de almışsınız zaten. Kutlarım şiiri ve sizi Mustafa bey...Nicelerine. Esenlikle...
TÜM YORUMLAR (2)