Babamın hikâyesi...8 Şiiri - Ozan Nuri C ...

Ozan Nuri Ceyhan
2060

ŞİİR


38

TAKİPÇİ

Babamın hikâyesi...8

En büyükleri olduğum için, başımızdan geçenler beni kahrediyor
kısa sürede unutmam mümkün değil, çaresizliğim diz boyu,
İstanbul’a gidişimizle ve sonrası ile alakalı serüvenimiz
daha sonra yazacağım bendenizin hikâyesine kalsın.
Ancak; bize emeği geçenlere minnettarım. Çok şey öğrettiler.
İyi birer insan olarak yetişmemizde maddi manevi katkıları
olan herkese ayrı ayrı en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Güzel insanlar tanıdım, Ahirete irtihal edenlere sonsuz
rahmetler, yaşayanlara sağlıklı huzurlu uzun ömürler niyaz ediyorum.

&
Babacığım Kayseri Gar’da çalışmaya başlıyor,
Evi yuvası dağılmış, evlatlarının her biri bir yerde,
Bir başına o evine nasıl girdi, nasıl uyudu, nasıl yaşadı
Bütün bu acılara nasıl dayandı hâlâ şaşarım,
Kendi anısıdır;
Evinde kalamadığı, tren furgonlarında yattığı bir gün,
Annemi ve çocuklarını rüyasında gördüğünü,
Uyandığında nasıl kahrolduğunu ölmeyi ne çok istediğini
Kendisinden dinlemiştim,
Bir günde birçok dişini çektirmiş,
Zaten çok şiddetli kronik migreni vardı,
İçimde bulunduğu ruh halini tasvire kelimeler aciz kalır,
Çocuklar uyum sağlasın diye İstanbul’a gelmesinin
Uygun olmayacağı daha önce usulü lisanla anlatılıyor,
İki üç hafta da bir kızını görmek için köye gidiyor,
Büyük halam; kardeşim bu böyle olmaz bir yuva kurman
Gerek dese de babam pek oralı olmuyor,
Başka çaresi de yok aslında,
Yine halamın tavassutu ile Kayseri de evleniyor,
Bu hanımdan da zaman içinde bir kız kardeşimiz doğuyor,
Eski huzurunu asla bulamıyor,
Hanımı ve çocuğunu baba evine bırakıp istifa ediyor,
Kime gitse fazla kalamıyor, diyar diyar geziyor,
Toptan gömlek alıp kasaba kasaba pazarladığını
Sonradan duyuyorum,
Çok bir şey de kazanamamış garibim,
Kırk bir yaşında yalnız ve perişan bir adam,

(Bu satırları okuduğunuzda eminim çok üzülüyorsunuz,
Kendinizi birde bizim yerimize koyup düşünür müsünüz,
Anne,baba ve çocuklarla cıvıl cıvıl bir ailenin tarumar oluş öyküsüdür bu,
Genç bir anne mezarda, en küçük kızının ayağı kesik
Baba ve çocuklar her biri bir yerde, acımız ve kederimiz sonsuz,
Bu nasıl bir acıdır, bu nasıl bir figandır, bu nasıl bir kaderdir,
Hâşâ isyan edemem, kahrolsam da ancak şükrederim,
Bu bölümleri yazarken kendimi zorlasam da tutmam mümkün mü,
O anları saniyen yaşıyorum gözyaşlarım serbest,
Dilerim Rabbim düşmanıma bile böyle acıyı tattırmaz…)

&
Birçok sebebe istinaden
Benden iki yaş küçük kardeşimle
İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldık
Himmetdede istasyonuna gece yarısı indik,
Diz boyu kar, gececi kahvesinde sabahlayıp
Ertesi gün köyün yolunu tuttuk,
Ben büyük amcamlara, kardeşim dayımlara gittik
Köyün okuluna kaydımız yapıldı,
Biz 5 nci sınıftık 3 ve 4 de ayni sınıfta
Tek öğretmenle eğitim görüyordu,
Aylar sonra babamız köye geldi,
İşine tekrar dönmek için müracaat etmiş,
Büyük amcam ve büyük halam Kayseri’ye gidip
İlk defa burada gördüğümüz üvey annemizi
Ve kız kardeşimizi getirdiler,
1950 yıllarında köyümüze iskân edilen
Mühacirlere ait bir ev kiralandı birlikte yaşamaya başladık,
İlkokuldan mezun olduk,
Ağustos ortasıydı galiba, babamın tayini Adana işletmesine
Oradan da İslâhiye istasyonuna yapılmış,
Eşyaları toplayıp yine ilk defa gördüğümüz
Üvey annemizin baba evine geldik,
Zabit dede ve Şerife nine çok iyi insanlardı,
Babam işbaşı yapmak üzere İslâhiye’ye gitti
Daha sonra bizde gidecektik, boş kalmayalım diye
İki abisi sanayi de bakır üstüne çalışıyorlardı,
Kardeşimi onlara beni de Hamdi dayılarının
Çalıştığı şeker imalathanesine çırak olarak koydular
Burada çeşitli şekerler,lokum ve helva yapılıyordu,
Çabuk alıştım, usta abiler bile şaşırdı
Her bölümde çalışıyorum
Kısa sürede kalfalara yetişmiştim
Yerde bulduğum bozuk paraları ustama teslim ediyordum
Sonradan öğrendim ki beni hep denemişler,
Kazandığımız parayı üvey annemiz alıyordu,
Bizi pek sevmiyordu, ne yapmak suç sayılıyordu
Netice de çocuğuz iyi ki hafta içi evde kalmıyoruz
Haftalığımı artırdılar ona söylemedim,
Artan kısmı sakladım kardeşimle Pazar günü harcıyorduk,
Geç kaldın kabahat, oturdun kabahat, kalktın kabahat
Ertesi günü kaçmaya karar verdik, işe diye evden çıktık
Şeker fabrikasına kadar yürüdük sonra yoldan geçen
Fabrikadan pancar boşaltıp dönen at arabasından birine bindik
Allah razı olsun arabacı bizi dinledi, niye kaçtığımızı anlattık,
Adana’ya dayımıza gideceğimiz söyledik cepte beş kuruş yok,
Böyle gidemezsiniz çocuklar dedi, yevmiye iki lira
Birkaç gün çalışın sonra gidersiniz yeme içme bize ait,
Aklımız yattı doğru pancar tarlasına gidip çalışmaya başladık,
Pulluk pancarları söküyor biz toplayıp çuvallıyoruz,
Akşam Ambar köyüne geldik
Annesi babası da iyi insanlarmış yedik içtik
Manda yoğurdu harika
Elimizi yüzümüzü yıkadık
Bize tertemiz yatak serdiler
Hasılı uzatmayım üç gün çalıştık ertesi sabah
Bize on iki lira verdiler vedalaşıp ayrıldık
Boğazköprü istasyonuna yürüyoruz
Hava açık ama sonbaharın serinliği üşütüyor
Adana’ya gitmeye çalışacağız
Şimdilik başka bir plânımız çok
Daha başka şansımız da yok,
Netice de 2 küçük çocuğuz…

Çukurova/2016

Ozan Nuri Ceyhan
Kayıt Tarihi : 14.4.2016 12:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ozan Nuri Ceyhan