Babamdan Kalan Tek Miras: ' ACI '

Emre Alkan
60

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Babamdan Kalan Tek Miras: ' ACI '

Ömrüne bir yerinden dokunup orada bir gülümseyiş ya da bir hüzünle hatırlanan, bir iz bırakan birinin senden, senin ömründen, hatıralarından koparılırken hissedilen bir alevdir ölüm; ve yanarsın. Hayatın yanık kokar.

Babamın ölümü de işte böyle bir şeydi. Zaman durmuştu sanki; eli elimde öylece kapatmıştı gözlerini bir daha açmamak üzere. Ne bacak ağrısı kalmıştı babamın ne de baş ağrıları. Beni bırakıp gittiği hissine kaplıyordum. Yüreğimde kor alevler yandı; oğlumun oda arkadaşı yoktu artık.

Sustu inlemeler, ahlar vahlar sustu
Gündüzler gecelere küstü
Yürek kapandan kurtulan kuştu
Bir gece vakti sessiz, babam öldü…

Uzaktan el etsen gıdıklanırdı babam
Olur olmaz şeylere hemen kızardı babam
Saman aleviydi savrulurdu hemen
Ellerimi tutmuştu öte dünyaya gitmeden…

Babamı ben yıkadım, döktüm sıcak suları
Eskiden olsa yaktın beni diye çok kızardı
Dedim ya çok gıdıklanırdı yaşarken
Ölüsünü yıkadım ama hiç gıdıklanmadı…

Kavuştu anama biliyorum özlüyordu
Gizli gizli ağlıyor adını anıyordu
Biliyordu sonunu bitmişti ciğerler
Anladım bir daha gelmiyordu gidenler…

Ana derken baba acısını da yaşadım
Baş ucuna oturdum bağırarak ağladım
Sesini kulağıma, yüzünü aklıma
Ama sevgisini yüreğime sakladım…

O an anamı düşündüm: Geliyor ana dedim geliyor, PİRZOLA YUSUF yanına geliyor. Ama ben buradayım, anasız ve babasız. Elimden gelen sadece ağlamaktı ve ben ağlıyordum. Hem yanıbaşımda dururken beni bu kıçı kırık dünyada anasız babasız bırakıp gitmişti kaderim. O zaman çok kızmıştım babama ama doğduğuma inandığım gibi ölüme inanmayı öğrenmiştim babamdan. Hayattan kaçmak istediği zamanlar bir taze ekmek alıp fırından, deniz kıyısına iner, Karadeniz ‘i koklarken elindeki ekmeği derdini dinleyen martılarla paylaşırdı, paylaşırdık. Öyle severdi ki beni babam ama benimleyken bile yalnızdı.

Yaşarken hayattan kaçan babamı ölüm bir gün ansızın bizden kaçırdı. Ölüm aşılmaz bir duvarın önünde durmakmış meğer. Babamın hayatı da kocaman bir duvardı, yüreğinde gülistanlar vardı ve rengarenk gülleri büyürdü. Her defasında vermek istediği gülünü bana vermedi, veremedi. Birileri tarafından engellendi sürekli. Şimdi buna engel olanları da engelleyenler olacak. Gün gelecek her şeyin rengi değişecek, her şeyin adı değişecek, her şeyin kokusu değişecek. Birileri ölecek ve biz de değişeceğiz. Zaten her ölümle, değişir insan. Bazı insanlar ki bunlara insan demek zor, onlar değişmez. Çünkü onlar ölümü düşünmez, ölmeyeceklerini sanırlar enayiler. Her ölümde, biraz da sıranın onlara geleceğini düşünemezler. Bilmezler ki beklenmedik bir şeydir ölüm. Ansızın gelir çöreklenir gözlere, çöreklenir yüreklere.

Geleceği hep bilinen, geleceğine hiç inanılmayan bir şeydir ölüm. Bir gülüş, bir ses, bir mısra, bir şarkı’dır yitip giden, gençlik gibi kaybolan. Ve bir kor’a çıplak elinle dokunmak gibidir ölüm... Eli yanar, yüreği yanar insanın ve ne gariptir ki insanların ne kadar sevildiği hep onlar öldükten sonra farkedilir. Bir gün söylenecek diye bir kenarda bekletilen ama hiç söylenmeyen bir cümle kalır dudaklarda: “Allah Sabır Versin, Başın Sağolsun...”

Hayattan bir gün ödünç almak istersin. Sadece bir tek gün. Belki de bir tek saat istersin ama yoktur. Ölümün zamandan alınacak ödünç anların bitmesi olduğunu bilmeli herkes... Varılacak yer gökyüzünde ıssız bir bahçe olduğunu belki, belki bir ışık, belki koyu bir karanlık, belki bilinmez bir diyarda bir ağaç gölgesi. Ölüm hak, miras helal diyenler acaba mağdur kalacakları da düşünüp de mi söylemişlerdir.

Babalar, analar ölür ve çocuklar kilitli çekmeceleri kırar, kefenlik paralar paylaşılır. Babalar bunun için mi vardır, bunun için mi yaşarlar bilmem. Allahım’a şükür ki benim kilitli çekmecem yok ve içine koyacak kefenlik param da. Gerçi tek evladım var Allah bağışlarsa, ona kalacak tek mirasım, yarım kalmış şiirlerim, anılarım, gömleğimin sol cebinde oğluma diye başlayan bir mektup ve ödenmemiş birkaç lira fatura borcum. Hiç kavga etmeyecek, mal paylaşımı yapmayacak. Benim oğlum bulduğunla yetinmeyi bilir babası gibi...

Ölümü düşünün ki Yaradanın verdiği nefesin kıymetini anlayın.

“Bunca çabanın sonu
Değil mi kara toprak
Ölümden yana korkum yok
Tek korkum
UNUTULMAK”...

Ölümün bile unutturamadığı kardeşlik ve dostluklar dileğiyle...

Emre ALKAN
ŞİİRBAZ

' Bir Çift Deniz Kabuğu ' İsimli Şiir Kitabından

Emre Alkan
Kayıt Tarihi : 27.11.2006 10:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Birer birer gittiler yaşamımdan sevdiklerim. Her biri ayrı bir yaraydı benim için, her biri ayrı bir yaşanmışlık. Önce anamı, yani beni doğuranımı kaybettim. Onun acısını unutamadan daha, sonra babamı kaybettim, tek sırdaşımı yani. Körpe mutlulukları daha başta yitirmenin ve umutlarımızı kararsız sabahlara ötelemenin ne denli zor olduğunu ben öğrendim artık. Sizlere de tavsiye ederim. Ölümde öte köy olmadığını öğrenemeyenlere duyurulur...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Filiz Değirmencioğlu
    Filiz Değirmencioğlu

    naptın be şiirbaz yine 12'den vurmuşsun iş yerindeyim cumartesi ve sende yoksun ben bu hüznü kimle paylaşcam şimdi, ağlamak üzereyim ve başımı yaslayacak bir omuza ihtiyacım var:(

    Cevap Yaz
  • Hanıfe Saban Akbaba
    Hanıfe Saban Akbaba

    Şiirinizi okudum, çok beğendim. Nerde baba üzerine bir şiir görsem bir tutku olmuştur bende, muhakkak okurum. Çünki bu acıyı beş sene önce yaşadım. Dediğiniz gibi çıplak elle kor tutmaya benziyor. Değil bir saat bir saniye ödünç isiteseniz verilmiyor. Hele yaban ellerde yaşıyanlar; ana, baba, bacı hasretiyle büyük bir yaşam telaşına kapılıp gidenler için bu acı olayları tadmak çok daha bir vahim. Acınıza ortak olunmaz ama elden gelen birşey yok işte. Ölümden öte yol bulmaya çalışanlara verilmiş güzel bir ders diyebilirim.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Emre Alkan