Ne yazsam diye düşündüm baba,sana ait neler gizli anılarımda...Tek tek çıkardım solgun anıları sandıktan.İlk önce kara kuru bir kız çıktı,kısacık saçlı,incecik bacaklı.Ayağında naylon pabuçlar vardı...Güzel değildi ama çok sevimliydi.Elinden tuttun onun.Adını sordum; 'Emine' dedin.Emine'yi hep gezmelere götürürdün; çünkü o, senin en küçük evladındı.Avuçları yanardı Emine'nin sen elini tuttuğunda.Anlardım ki senin en çok ellerine,uzun ve ince parmaklarına hayrandı Emine.Sesini severdi bir de...Minik el radyonu hiç ayırmazdın yanından.Türkülerle birlikte sen de mırıldanırdın o güzel sesinle..
Seni çok özledim baba.Emine seni çok özledi...
Sandıktan koca gözlüklerinle çıkıp geldin baba...O zamanlar Emine daha ufaktı.Akşamcıydın.Bir çay bardağı rakını sofrandan eksik etmezdin.Bunu sevmezdim baba; içtiğin zaman anama bağırırdın çünkü.....
Oysa bilirdim ki evlatlarına çok düşkündün.Bizi üzmek istemezdin.Sigarayı severdin bir de.O zamanlar uçsuz sigaralar vardı'Birinci'derlerdi adına ve sen üst üste eklemeler yapardın birinciyle daktilonun başında. 'Ormancı'türküsü çıkmamıştı henüz.Eğer çıksaydı eminim tam senin için söylenmiş olurdu.Yıllar sonra anam o türküyü ne zaman dinlese hep seni anımsayacaktı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Begenerek okudum tebrikler
Serap Hanım; bu hikayeden sonra seni dah iyi hatırladım. Okulun alt tarafında bir yerlerde oturuyordun. Seni sanki babaannendi okula kadar getiriyor veya çıkarken bekliyordu. Demek babanız o yıllarda vefat etmiş. Allah rahmet etsin. Ben babamı daha erken kaybettim. Bana da babamı hatırlattın ve duygulandırdın. Tebrik ediyor ve tam puanımla da kutluyorum. Selamlar.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta