Mezopotamya'da geçti çocukluğum
Güneşli topraklarda büyüdüm
Bir yanı başak tarlasıydı patika yolun
Bir yanında ben vardım babamın
Babam, uzun masallar anlatırken yol boyunca
Ansızın baykuşlar fırlardı yol kenarından
Bazende süzülürdü kara bir yılan
Seyrekleşirdi adımlarımız, irkilirdik o an.
Her dönüşümüzde akşam vakti,
Güneşin kızıllığı vururdu karşı tepelere
Babam keyifle tütün sarardı evimizin damında
ben ise domates koparırdım bahçeden
Ağabeyim son anda atlayıp kurtarırdı beni
Dut ağacına bağlı, huysuz atın tekmesinden.
Karanlık çöktüğünde kasabaya akşam vakti.
Gaz lambaları aydınlatırdı kerpiç evlerinin damını bir bir.
Çay kokan gecelerde derinleşirdi sohbetler.
Omuz omuza duran dostu da çoktu babamın
Düşmanı da vardı tetikte bekleyen
Kah kabak kemane sesi yayılırdı kulaktan kulağa,
Kah kurşun sesleri yankılanırdı karşı kayalıklardan
Nemli gecelerde kurutmak için sigarasını
Yanan lambanın camına tutardı birkaç dakika
Gençler siper olurdu rüzgara karşı
Sönmesin diye geceyi aydınlatan ışık
Sönmesin diye tütün sigarasını yakan ateş.
Günün ışığı vurduğunda uykulu gözlere
Dicle uyanırdı coşkuyla
Panayıra dönerdi gülistan
Genç kızların zılgıt sesleri yükselirdi eyvanlardan
Güneşe dönerdi ayçiçekleri
Halaya dururdu botan.
Kayıt Tarihi : 28.6.2007 01:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)