Karanlık gizemini kaybederken,
Henüz şafak sökmekteyken,
Bir bayram sabahı,
Güneş bile doğmakta acele ederken,
Bütün hüzünlerin yerini mutluluk alır.
Ben henüz yatağımda harçlık rüyasında kalsamda
Ellerime yakılan kına yatağımı rezilce batırsada
Kınayla yoğrulan yatağın akıbetini,
Annem gördüğünde,
Enseme yakın şefkat göstereceğinden habersiz,
Uyku aleminin gizemini
Çözmek istercesine uyumaktayım.
Ağabeyim de uyumakta.
Fakat o uyku gizemini çözmüş gibi
Çünkü yorganı esaretten kurtulmak istercesine
Üzerime düşüp dururdu.
Ağabeyim hemen yanı başımdaki çekyatta yatardı.
Babamın ilk haykırışına o uyanırdı.
Babamın bu tebliğ hareketi ağabeyimden sonra beni bulurdu
Yahu bari bayram günü erken uyanın.
Namaza geç kalacağız haydi kalkın.
Gözümün biri babamın yüz hatlarının sertliğini incelerken
Diğeri az daha kestirsem n olur sanki yalvarışındaydı.
İnanın daha köyün imamı uykusundaydı.
Babam üzerini giyinip kokularını sürünmüştü bile.
Ağabeyim bir insana kına ancak bu kadar yakışır dediğinde.
Ben hemen ellerimi gösterirdim.
Ancak o şerce parmağına bakardı.
Nedendir bilmem hep itişirdik.
Belli ki birbirimizi çok severdik
Saçlarımı onun gibi tarardım
Onun gibi giyinirdim,
İçiyle dışıyla ağabeyim olmak isterdim.
Fakat olamazdım
O çok yakışıklıydı.
Ateşli ve soğuk, doğru ve cömert
Gururlu, heyecanlı ve biraz çekingen bir gençti.
Babam son restini ben gidiyorum hemen gelinle çekerdi.
Daha evin avlusunu çıkmadan bir adım arkasında bizi görürdü.
Hafif tebessümle başını sağa sola çevirirdi.
Allah’ım sana şükürler olsun derdi,
Bayramları çok severdi.
Nihayet bayram namazını kıldıktan sonra mezara giderdik.
Dedeme amcama baktıkça omuzları çökerdi.
Oğullarım öldüğümde bayramları yanıma gelin bayramlaşalım derdi
Mezarlığın soğuk ve bulanık havasını terkettiğimizde evde olurduk.
Annem ve ablamlarla bayramlaştıktan sonra
Annem birden babamın üzerindeki küçük bir tozu gördü
O toz annemin üzerinde bir dağdı.
İsterdi ki o tozu gözyaşıyla silsin.
İşte sadakat buydu.
Annem babamı her gün bayrammış gibi severdi,
Babamda annemi severdi fakat belli etmezdi.
İşte bütün bayramlarımız böyle geçerdi.
Ta ki son bayrama kadar
Ağabeyim askerdi.
Babam gayet mülayim ve sakindi
Gizemi çözülmeyen bir rüyaydı.
Ancak içinde sessiz bir coşku vardı
Bütün sevdiklerini gezip dolaştı
Bayramdan beş gün sonraydı.
Azrail ansızın gelmişti.
Evin bahçesinde
Son samsun sigarası yarım
Ve avuçlarında sıkı sıkıya tuttuğu toprak.
Belli ki mücadele çetin geçmişti.
Kahrolası Azrail galip gelmişti.
Bana haber geldiğinde yoldaydım.
Dediler ki baban rahatsız köye gel.
Oysa köyde ne doktor ne hastane
Aradığımda kürek sesi gelmişti
Ben gelmeden babamı gömmeyin demiştim
Tamam olur dediler.
Anladım ki babam ölmüştü.
Ne tarifi olur ne de anlatılır.
Eve geldiğimde babamın üzerinde bir çarşaf vardı
Açıp yüzüne baktım
Neden dedim
Kalp krizi dedi biri.
Oysa babam bize gülüyor gibiydi.
Oğlum sende mi inandın şaka der gibiydi.
Ben ne o gün ne bugün hiç inanmadım.
Ancak babamı yıkayıp kefenlediler.
Derince de kazılmıştı çukuru acımadan gömdüler.
O gün babamı değil
Bir çocuğun babacığım kelimesini gömdüler.
Yaşama sevincimi umudumu gömdüler.
Gelir diye beklediğim hayalimi gömdüler.
Ama yıllar oldu hala gelmedi babam
Bu bayram gelmedi bir daha ki bayram diyorum.
Belli ki babam bize küsmüştü biz de bayramlara
Hiç sevmiyorum bayramları artık.
Bayram ölümü
Ölüm gidipte gelmeyenleri hatırlatıyor artık.
Kayıt Tarihi : 1.3.2007 18:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir bayram sabahı uyanınca bütün geçmiş bayramları aradı gözlerim.

Selamlar.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
Babamı hatırladım gözlerim doldu. Ben gurbetteyken babamı kaybettim, Ateş düştüğü yeri yakarmış. Çok doğru bir atasözü. Selâm inananların üzerine olsun.
TÜM YORUMLAR (3)