Babam Beaaağ Dediğinde Şiiri - Yorumlar

Nebi Ünler
1703

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

Arap Ganilerin astığı astık kestiği kestik Babası Zıba Dede gibi Aşiretin beyi olamamış... Bey olma yükünü elinin tersiyle itmiş, kendini zikire, tefekküre vermiş Rahmetli Halil Dedem... Dört yiğit oğlundan birinci cihan harbinde ikisinin şehit, ikisinin gazi olarak döndüğünü görememiş... Süphandere köyünde arada bir karanlık gecelerde ışıklar inen garipler mezarlığında yeri bile belirsiz, isimsiz mekanın da yatmaktadır.... Rahmetli babam en son 1969 yılında Ay’a çığıldığı günün arefesinde ziyaret edebilmişti sadece... Oradan döndüğünde radyodan dinlemiştik ay’a çıkış macerasını insanlığın... O gece dokuz yaşımda gördüğüm rüya bir başka yerde anlatılmıştır... Bir yandan eşkiyalar, bir yandan Ermeni komitecileri, talan üstüne talan, ziyan eylenmiş bütün hayvan sürüsü... Bir koca İrebce, On’lu yaşlarda en küçük oğlu Dede... Kıran girmişti servetimize kıran... Develer, İnekler, Keçiler babamın varlığı ancak masallardaki sürüler olarak kalmıştı dilinde... İkinci Karısı Eşe analığım da ölünce Altı çocuğuna ekmek yapabilmek için buğday öğütmeye götüreceği çuval sırtında, değirmene gece gidip dönmüştü rahmetli babam... Oğlum Muhannete muhtaç eylemesin, Mevlam... Allah kimseyi gördüğünden geriye koymasın...” derdi hep... Bir eşek istemeye utanmıştı komşulardan... Babam dı, her baba gibi kahraman dı... Lakin bir başkalık vardı onun tevekkülünde, sabrında öfkesinde... “Kuzum” derdi... “Oğlum” derdi “Nebi’m” derdi canıma can katardı... Bazan “Beaaaaağ” dediğinde canımdan can giderdi... Ne zaman bey deseler anında Babamın bana kızınca “Beaaaaağ” deyişi aklıma gelir... Utanırım... Yüzüm kızarır... Canım babam keşke senin yerine beni alsaydı Mevlam diye sayıklarım hep...
.....
Köyümüzde çobanlık yapan Ömer emmi delirmişti... Ahmet Abimin damına çıkmış kollarını açmış damın kenarında koşturup duruyor, “Uçuyom.... Uçuyom diye bağırıyordu... Aşağıdan abim, yengem, yiğenlerim, Ömer emminin çocukları kimi bağırıyor, kimi yalvarıyor, o koşuyor asla durmuyor, kendince uçuyordu... Nereden geldiyse babam geliverdi “Ömeeeeerrr Aşağı in...” gözlerimle görmüştüm, Ömer emminin süt dökmüş kedi gibi boynunu büküp damdan indiğini... Kulağımla duymuştum; “Peki Dedemi bir daha çıkmam dediğini...” Elaziz tımarhanesi’ne götürürken İzbandut gibi Galip abi ve büyük oğlu Duran bir türlü Kozan’a götürememişler, Babam onu peşine takıp, Adana arabasına kadar götürmüş Adana arabasına bindirip dönmüştü... Birkaç yıl sonra iyileşip dönmüş, fazla zaman geçmeden gene kafayı bozmuştu... Babam gene Adana arabasına bindirken “Dedemmi ben dönmem hakkını helal et!..“ diyerek binmiş birkaç yıl sonra ölmüş, haberi gelmişti...
.....
Anam hep yalvarır, “Herif çocuklar korkuyor, bende korkuyorum getirme bunları...” der, “bişey olmaz...” diyerek sustururdu anamı... Belen Köy’den Gostur Ali, Örendere’den Arif emmi ikisi de biraz kırık... Arif emminin deliliği bayağı bayağı Kozan da söylenip duruyor... Bir akşam ikisini birlikte getirdi... Sabah sofradayız... Yemek bitti... Gostur ali cebinden bir sürü demir para çıkardı sayıp duruyor tekrar tekrar... Ayakta gezinen Arif emmi eline bir vurdu paralar saçıldı... Gostur emmi bir yekindi Senin ............!...... diyerek, Arif emmi de “bende senin ....!.... “ derken Babamın “Aliiiii, Ariiiif” deyişi hala kulaklarımdadır... Çok yüksek değildi sesi, bağırmıyordu... Ama sanki bir yılan ıslığı gibi bir şeydi.... O iki deli sanki erimişler birer kirtik (Sabunun küçük hali) gibi kalmışlardı.... “Tamam Dedemi tamam... “ diyerek öyle bir gidişleri vardı ki ayrı ayrı yönlere... Bir daha evimize gelememişlerdi... Bir gece sadece bir kere eve sarhoş gelmiştim diğer odada ki karyolaya zar zor atmıştım kendimi... Babamın “Avrat Nebi’mi geldi” sesini duyduğum da, dışarı çıkamamış, yatağa kusmuş, öyle sızmıştım... Bir daha asla ve asla eve sarhoşken gelememiştim... Bir başkaydı rahmetli babam... Hatırlayabildiğim kadarıyla on’dan fazla duymamıştım o “Beaaaağ” deyişini... Asker de gece nöbetlerinde bazen “Babam” diye anardım... Gece yatağından fırlar “avrat gene parası bitmiş...” diyerek para yollarmış... 10 Nisan 1988 Hayatımın o en acı günü... Yetişemedim cenazesine... Ne zaman evimize gitsem sanki balkon da şapkasıyla, yeleğiyle, şalvarıyla, boynunda poçusuyla beni bekleyen hayalini görür gibi olurum... Kolay kolay o eve gidemeyişimin tek sebebi bundandır bundan...
.....
Aşiyansız, 16.07.20 – 11.22 Y.Y.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta