Babam Şiiri - Yorumlar

Sevgi Akkaya
131

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Ben küçücüktüm babam

Henüz kokuna bile doymamıştım

Daha senle oynayacaktım

Saçlarımı okşayacaktın

Tamamını Oku
  • Halil Müftüoğlu
    Halil Müftüoğlu 17.09.2011 - 11:14

    Şiirin hikayesi bölümüne yazdıklarınıza katılmamak imkansız..Bu duygularla iki kıt'a şiirimle size mülaki oluyorum Sevgi hanım. Hanenizde saadet temennilerimle efendim.


    İşte şimdi onlar yok,hep dövünmek nafile.
    Var iken kıymet bilmek yoklukları bir çile.
    Ne kadar tahmin etsek bunu böyle bilmezdik,
    Sizi bir kez görmeye neler neler vermezdik..

    Şimdilik dövünmek var hep dizlere vurarak.
    Bir ömür geldi geçti son durak kara toprak.
    İmkansızki gelmeniz Anne ve baba bekle,
    Oraya geleceğiz vuslatımız cennette.. ''İnşallah''


    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi 09.03.2011 - 15:18

    Şiirin günün şiiri seçilmesi nedeniyle kutluyorum. Şaiirler hissettiklerini yazarlar. yAZARKENDEDE O ZENGİN gönüllerinden sevgi hiç eksilmez. Bana görte şiir ytazarın ez değerli ihtiyacıdır. dizelerle dile gelir. Kutluyorum beğenerek okudum.

    Cevap Yaz
  • Yener Sezgi
    Yener Sezgi 08.03.2011 - 01:42

    Sayın Sevgi Akkaya hanımefendinin BABAM isimli şiiri, GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ GRUBUNDA haftanın şiiri seçilmesinden dolayı;
    Sevgi hanımı kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum.

    Şiir bir çocuğun babaya olan özleminin, yıllar sonra da olsa, dışa vurumudur. Babanın unutulamayışı, yaşamı boyunca devam eden, peşini bırakmayan bu özlemin, insan içinde kök salışı dizelere yanşımış.
    Her insan böle değil mi? Hayatın zorluğu ile karşılaştığında, ya anneyi veya babayı aramıyor mu? Mutluluğunu, sıkıntılarını, kavgalarını, yaşamı boyunca nasıl mucadele edeceğini bu iki varlık olan anne ve baba ile paylaşmak her insanın, doğal bir beklentisidir. Yaşanmamış duygular hep taze kalır. Yaşamak ister. Çocukları olsa bile, çocuklarının göremediği ve mutlulukları yaşamadığı anne ve baba ile olan ilişkilerini düşünmek, düşlemek insanın içinde bu özlemi had safhaya çıkarır.
    Şiir de konu dışına çıkılmadan okuyucuya aktarım yerli yerinde. Sayın Sevgi Akkaya hanımı tekrar kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum. Yeni şiirlerde buluşmak ümidi ile; Esenlikler diliyorum. Tam puan. Selamlarımla GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ

    Cevap Yaz
  • Refika Doğan
    Refika Doğan 07.03.2011 - 07:50

    Şiir; dili, içeriği ve tekniğiyle çok yüksek ya da abartılı bir özelliğe sahip değil. Ancak sıradan ve bayağı da değil.

    Şiir, beğenilme kaygısından çok uzak;

    Özünde değerli, ancak işlenememiş ya da işlenmek istenirken (elde olmayan nedenlerle) işlenişi yarım kalmış bir cevherin kaybının yarattığı burukluğun, çocuk yüreğinde bıraktığı duygu yoğunluğunun (doğaçlama sözcüklerle) dile getirilişi,

    Sevilenin yokluğunu, acısını iliklerine değin yaşayan mahzun bir çocuğun saf duyguları ve bu duyguların alabildiğince aynı saflık ve yalınlıkla mısralara aktarımıyla oluşmuş; hayatın içinden güzel ve anlamlı bir kurgu, diyebiliriz.

    Şiiri okunur kılan şairin samimiyeti, son derece yalın ve her kesimden, her algıdan insanın ortak duygusuna ortak ve anlaşılır bir dille seslenişidir.
    Şiirdeki “ Ben” tekil şahsı ve iyelik ekinin çokluğu, şairin tekil ve özel duygularını içselleştirerek büyütmesi, sahiplenmesinden… Ve bu sahiplenişin (hiçbir süsleme ve beklentiye mahal vermeksizin) akan bir su gibi aynı saf ve yalın çocuk gözü, dili, çocuk yüreğiyle (artık o yüreğe sığmayarak taşan gizli bir hıçkırık gibi) dışa vurumundan…

    Enteresan tarafı şu:

    Şiirde, seslenen kahraman, bir erkek… Oysa şair bir bayan! Nasıl olur, böyle bir ters akış? (Varsayımla oluşturulmuş) bir erkek çocuğun gözüyle - olmayan- bir babaya karşı duyguları nasıl bu derece isabet ettirilebilmiş? Şiiri sürükleyici kılan giz de burada ya…

    Oysa bana göre bunda şaşılacak bir durum yoktur, olamaz da… Bir kere belli bir yaşa değin bütün çocuklar tek bir cinsiyetmişçesine ortak ve değişmez duygularla bağlıdır anne ve babaya. Ancak, okul-eğitim sürecinden itibaren çocukta sosyal çevre ve değerler bazında algı derecesi de yükselerek doruğa çıkar kademe kademe.
    İyi de, “ bu çocuk bir kız çocuğu, ilerleyen süreçlerde! “ dediğinizi duyar gibiyim!

    Bunun yanıtı -bana göre- şu ayrıntıda yatıyor: Kahramanımız bir bayan, ama evli, çocuklu bir bayan! Kendi çocuğunun babaya (yani eşine) ve babanın çocuğuna karşı sevecenlik dolu diyalogunu görüyor, mutlu oluyor. Fakat yakından tanık olan birisi olarak; aynı zamanda, kendi içselliğinde özenle koruduğu ve - babanın yokluğuyla büyümüş- paramparça duygularının varlığını da inkâr edemeyerek başa dönüyor; bir sanrı anındaymışçasına…” babam yaşasaydı, işte, ben de böyle sarılacaktım, böyle oynayacak, tutacaktım elini, tutacaktı elimi ve koruyup kollayacak, sahiplenecekti beni, işte böyle…” diyerek.

    Burada, şair, belki de farkında bile değil hangi cinsiyete bürünerek babasına seslendiğinin… Kendisi mi, kendi çocuğu olan oğlunun kimliğine bürünerek, onun ağzından -aslında kendi ummanında özenle kendisine sakladığı- örselenmemiş duyguları mı? Burası bir muamma… Belki de bu durum şiire ayrı bir heyecan, ayrı bir anlam katmakta...

    Şairimizin çocuğu muhtemelen erkek çocuğu… Baba-çocuk sarmalında gözlemlediği o muhteşem resim de bu tabloyla kazınıyor belleğine ve kendi yarım kalmış duyguları atağa geçerek görünenle bir köprü kuruyor. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:

    İster kız çocuğu ister erkek çocuğu… Ne fark eder? O bir anne aynı zamanda. İyi bir gözlemci, çözümleyici…

    Genelde bir kız çocuğu veya bir erkek… Özelde ise, bütün bu cinsiyet kimliklerinden soyutlandırılmış “BİR ÇOCUĞUN”; baba kavramından beklentilerini… Neyi ne kadar nasıl anladığını, babayla ilişkisini ve bütün bu çocuk kimliklerinin (hem erkek, hem kız ve hem de sadece çocuk olma özelliğiyle) duygudaşlık (empati) yoluyla söz konusu yaşa, seviyeye inilerek; babadan beklentilerin, babaya duyulan/duyabileceği (duyumsanması muhtemel) duyguların; bilinçli bir anne ve nihayetinde yetişkin bir insanın penceresinden irdelenmesi sonucunda ortaya çıkan tablonun yetkin bir kalemle aktarımı sağlanmış.

    Şu muhteşem finalle hangimizin içi dağlanmaz, hangimizin -dil ucunda söylenmek isteyip de söylenememiş, o yarım kalmış öpülesi sözcüklerin cıvıltısıyla şahlanan- masum duyguları örselenmez ki?

    “Ben küçücüktüm babam
    Şimdi adam oldum baba oldum
    Yine de seni özler yüreğimi dağlarım
    Seni her özlediğimde resmine bakar
    Çocuklar gibi ağlarım
    Nereye gittin babam”

    İnsan, belli bir yaştan sonra -yetişkin olsa da- yine çocuktur! (Bir şekilde çocuk olmuş, çocukluğu yaşamış… Yarım kalmış ya da hiç yaşanmamış çocuksu duygularıyla…)

    O, bütün çocukların (ayrıştırmadan) yarım kalmış veya yaşanmış ya da yaşanması muhtemel duygularına tercüman olmuş…

    Kendi bedeninden oluşmuş çocuğunu severken de, çocuğuna yanarken de…
    Kendi yavrusunu özlerken de, özlenirken de… O, adam da olsa; adamlığın ardında bıraktığı öksüzlüğüyle hep bir çocuk; yüreği dağlı, gizli gizli “keşke” lerine ağlayan…

    Çocuğunun o minicik elini tutarken de, ilk sakalını tıraş ederken de…
    İçinin ırmaklarıyla serinletemediği, kılcal damarlarını yırtıp dışarıya sızan sızı, BABA ve babayla yaşanmamış çocukluk…

    O, belki de mükemmele yakın bir baba örneği olurken bu kırık yanıyla;
    Aslında her mükemmelliği, onu çocuğuna yaklaştırırken, kendi çocukluğunu ve o çocuklukta ki yaşanmamışlıkları da beraberinde içine dolduran bir karayel gibi; yakıyor, kavuruyor.

    Derinlere kök salmış bu ruh hali, bitimli sona değin birlikte olacaktır kahramanımızla.

    Kısacası; annelere mahsus bir duyarlılığın diğer duygularla beslenerek içte, kıvama getirilmesi ve derin bir algı ile naif kaleme yansıtılması, denilebilir.

    Tabii, bunlar benim kişisel penceremden bakarak algıladıklarım! Gerçek ise, şairin iç dünyasında gizdir. Önemli olan da bu giz’ i yaratıp, şiirin bütününde koruyarak okura yansıtılması, değil mi?

    Sevgili Sevgi AKKAYA canımızı bu içtenlik ve duygu dolu naif paylaşımı dolayısıyla kutlarken,

    “Gerçek Dostlar Birliği” nin değerli yönetimine de içtenlikli teşekkürlerimi sunuyorum.

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 06.03.2011 - 22:35


    “Baba evin direğidir” derler.Benim fikrimce baba hayatın, yaşamın, ve bir ailenin ömrünün direğidir.Yaşarken ve öldükten sonra da.
    İyi bir baba herşeydir.Huzur, mutluuk,güven, saygı, sevgi.Aile arasındaki bağ, annenin yaslandığı ve kimsenin aşa bilmediği yüce bir dağ

    Biraya kadar yorumu yazmıştım face de bir arkadaştan mesaj aldım:
    -ne yapıyorsunuz- dedi
    - Babaya ait şiir var ona yorum yapıyorum - dedim.
    Ve soru sordum. İyi bir baba nasıl olmalı?
    -Benim babam gibi olmalı- dedi
    ALLAH onları başımızdan eksik etmesin dedi.Annem de, babam da sağ, yaşıyorlar ve bir birlerini çok seviyorlar.Babam iyi babadır,babalar öyledir - dedi
    -Hepsi değil- dedim

    Arkadaşım hayat dolu. Hep mutluluk saçar etrafına Haraketli kaynar bir çocuk gibidir


    -siz mutlusunuz ve ailenizi de mutlu edebilme
    yeteneğiniz var dedim
    -Eğitimci olmanın avantajı diyelim- dedi
    Değil, dedim, bu babadan gelen bir şey
    babanızdan kaynaklanıyor
    -Yetiştirlme tarzı mı? - diye sordu
    -evet yetiştirilme tarzı
    bazen eğitimcinin de eğitime ihtiyacı olabilir- dedim
    O:
    -etik değerler dediğmiz şey

    Ben:
    -Evet dedim, aileden geliyor zaten
    büyüklere saygı,küçüklre sevgi,
    doğruluk,yalan söylememe v.b. gibi

    4 baba çeşidi var benim fikrimce
    1.ezen babanın kız evladı erkeklere nefretle büyür ve mutlu olamaz, eşine nefretle bakar oğlu aksine merhametli olacak
    2.ezilen babanın oğlu kadınlara nefretle büyür
    ve babasının çektiklerini eşine çektirir
    o da mutlu olamaz
    3. bırakıp giden babanın çocukları tüm dünyaya isyan eder.Anneden gelen eğitim de var
    tabi aksi de olabilir
    4. iyi bir babanın çocukları, iyi yetişecek
    temel eğitim anneden geliyor olsa bile, burda babanın etkisi önemli. Tabi okul da var.
    bunlar benim düşündüklerim - dedim,siz ne dersiniz?

    -Annede babada iyi olmalı
    aksi halde çucuklar iyi yetişemez
    -Yalnız bunu mu diyeceksiniz
    dedim

    -hayır, devam ediyorum - dedi küçük yaşta anne çok önemli okul-arkadaş çevresi- aile.
    İyi bir baba çocuğu kimlerle arkadaş ve neler yapıyor diye ilgilenir, arkadaş çevresini tanır ve ona göre çocuğunu tehliklelerden korur.
    İyi bir baba çocuğuna evde arkadaş gibi davranır,
    yeri geldiğnde onunla oyun bile oynar,arkadaş gibi.
    iyi bir baba eşine iyi davranır, çocuklarına iyi davranır,onlara sevgi ve şevkat gösterir,onları hiç bir şeye muhtaç etmez,her zaman yanlarında olduğunu varlıgı ile hissettir - dedi arkadaşım.
    Buraya kadar arkadaşımla benim sohbetimdi.

    Şimdi ben bir örnek vereceğim:
    Komşuda iyi bir kadın var. Üç çocuğunu babasız büyüttü.Baba kendisi için yaşadı.
    Anne aç kaldı yavrusunu aç bırakmadı, çıplak kaldı çocuğunu giydirdi,en iyisi onların olsun istedi. Çok sabırlı metanetli, ağırbaşlı, erdemli bir kadın güzel bir anne.
    Ama ne oldu? Oğul büyüdü babasına çekti. Aynı şeyleri annesne çektirdi.
    Askerdeyken “baba” diye koluna dövme yaptırmış.
    Bin bir azapla çocuğunu erseye getirmiş anneyi bu küçük görünen, aslında küçük olmayan olay kötü etkiledi. Oğluna bir şey dememiş, ama gizli gizli ağlamış. Derdini bana söylerken. Benim teselli vermek için dediklerim bunlar oldu:
    -O babasını sevdiği için değil. İçinde Iyi bir baba hasreti ve özlemiyle yazmış “baba” kelimesini. Ya da askerdeyken babalı çocukların yanında bu yokluğu hissettirmemek için yapmış olabilir - dedim. Dediklerim anneye teselli oldu mu, olmadı mı, bilmiyorum. Ama çocuğun ruh hali bunu söylüyordu. Büyükler için önemsiz olan şeyler bazen çocuklar için çok önemli. Bu pisikolojik olarak insanda derin iz bırakabilir. Benim şiiri okurken düşündüğüm ve keçirdiğim duygular bunlar oldu.
    Çocuk için iyi bir baba ve anne için iyi bir eş daha önemli diye düşünüyorum. Şairle aynı fikirdeyim yani.
    Bu güzel konu için şaire teşekkür ediyorum. Yüreğinin odunu, ateşini ekemiş şiire. Sade ve anlaşılır bir şekilde anlatmış duygularını
    Tebrik ediyorum haftanın şairini.

    GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ.


    Xalide Efendiyeva

    Cevap Yaz
  • Mehmed İhsan Uslu
    Mehmed İhsan Uslu 05.03.2011 - 18:54

    MERHABA!
    DOST VE ARKADAŞ HATTA EŞ HER ZAMAN BULUNABİLİR AMA BABA GİBİSİ ASLA.
    MÜKEMMEL VE MANİDARDI.
    TEBRİK EDİYOR, DAHA NİCELERİNİ YAZMAĞA MUVAFFAK OLMANIZI DİLİYORUM.
    100+HEYBEM.
    SELAM VE DUA İLE..

    Baba...

    Derdimize derman o'dur
    Halimizi soran o'dur
    Yaramızı saran o'dur
    Bize müşfik el'dir baba.

    Bizim için üzülen o
    Derdimizle dertlenen o,
    Bize kanat, kol geren o,
    Tutunacak daldır baba.

    Evimizin direğidir
    Akan şefkat ırmağıdır
    Bir insanlık örneğidir
    Bize bir okuldur baba..............Mehmed İhsan USLU

    (DEVAMI 4. SAYFA, 100. SIRADA..)

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 05.03.2011 - 15:25

    GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ GRUBUNDA HAFTANIN ŞAİRİ SEÇİLEN DEĞERLİ DOST SEVGİ AKKAYA HANIMI TAKDİRLERİMLE KUTLUYORUM.
    Kendi ifadeleriyle, benim duygularımdan çok, bir başkasının duygularına ve içinde bulunduğu ruh haline kurmaca olarak yazılmış olan bir şiirdir, demektedirler.
    Bir de şiirin hikâyesinde şöyle not düşmüşler; ben de bu notu aynen alıyorum.
    “Tüm babasız büyüyen kendi baba olsa da hala çocuk yüreğinde babasını özleyen baba sıfatını hak eden tüm babalara armağanımdır. Babalığı sadece çocuk sahibi olmakla olunan sananlar, çocuklarını kullananlar bu şiirden uzak olsun... Sevgilerimle...”
    Gerçekten erkek olmadan, erkek çocuğunun duygularını yaşamadan duyguları böylesine anlatabilmek bence başarıdır.
    Haklı olarak, şiir konularının en başında hep anne gelir. Anne her şeydir. Yardır, diyardır, vatandır; asıldır, özdür, ruhtur; var edendir, yaşatandır, büyütendir, ruh verendir… Ana her şeydir.
    Ya baba… İnsanın tek ayakla hayatını devam ettirebilmesi ne kadar zorsa, tek elle hayata tutunmanın, sarmanın, kucaklamanın imkânsızlığı ne kadar bilinense ve tek gözle ufkunun genişliğinin ne kadar yarım olacağı bir gerçekse, işte baba ve anne aslında bir bütünün iki parçasıdır, birbirleri ve çocuklar için.
    Baba, dayanaktır, güçtür, cesarettir, koruyan – kollayandır. Kol kanatır, cesarettir, emektir, hak eden, kazanan, yorulan, yıpranan; bir ailenin adeta çadırıdır, çatısıdır…
    Erkek çocukları için model, kız çocukları için ideal erkek tiplemesidir.
    *
    Aslında, çocuklar için anne kucağı ne ise, baba da o kucağa sonsuz güven duygusu veren asıl güçtür. Onun sayesinde anne de huzur bulacak, güçlü olacaktır. Çocuk da sımsıcak kucakta kendini rahat ve güvende hissedecektir.
    Babadan hep beklenir. Baba, hayatın dışarı yüzü, anne içerisidir. Bütün ihtiyaçların karşılanacağı yer dışarıdır. Dışarı, umutların, arzuların, hayallerin gerçekleştirileceği mekândır.
    Çocuğun hayalleri işte budur. Başını okşayacak bir baba, oynaşacak, güreşecek, şakalaşacak, belki de o güçlü kollarıyla havalara atıp tutacak, kahkahalar attıracak cesaret ve güç timsali baba. Çocuğa babalık örneğini yaşatacak en değerli insanlardan biri…
    Baba, oyuncaktır aynı zamanda. Çocuklar “baba” derken hep bir şeyler istemek geçer belki akıllarından. Sadece maddi değil, manevi anlamda da bu böyledir. Babanın yorgunluğundan çok, “Benimle oynar mı, güreşir miyiz, azıcık beni havalara atar mı, sallar mı kollarımdan tutup…” şeklinde hayalleri yaşar. Hele hele bir sırtına, omuzlarına bindirse, ben de ondan daha yukarılarda olsam, onun gibi herkese havalardan bakabilsem, en yükseklerde, kocaman olmanın sevincini yaşayabilsem, hayalleri ve arzuları her erkek çocuğunun yaşamak, tatmak istediği duygulardır.
    Bir de babasıyla güreşip, onun karnına oturmak, göğsüne oturmak, “Bak seni yıktım, pes dedirttim…” diyebilmek, küçücük elleriyle yüzünü gözünü acıtırcasına sıvazlamak, çekiştirmek ve o “büyüdüm” duygusuyla zevkten dört köşe olmak her erkek çocuğun hayalidir.
    Ayakkabı, elbise; top, bisiklet bunlar harici isteklerdir. Bir gün önce veya bir gün sonra imkânlar dâhilinde alınabilecek şeylerdir. Bunlar da güzel arzulardır ama aslolan manevi olarak beslenmesi, doyurulması, tamamlanmasıdır.
    Baba, dert ortağı olmayı bilendir. Çocuğuyla erkek erkeğe konuşabileceği ve güvenebileceği gerçek dost, gerçek arkadaştır. Hayata hazırlayan ve paylaşandır.
    Büyüdükçe babanın rol modelliği, büyüklüğü, yol göstericiliği daha da önem kazanacaktır bir çocuk için.
    Güçlü olmanın gerektiğine inanarak ağladığını saklayacaktır herkesten, erkek oldukça, büyüdükçe çocuk. Ağladığını göstermeyecektir kimseler. Ya baba olsaydı, belki de hiç ağlamayacaktı. Zorlukları paylaşacak, sıkıntılarını dökecek bir umman bulacaktı yanında. Onun bütünlüğünde, varlığında kurtulacaktı sıkıntılarından…
    Hep özlenen olacaktır baba. Çünkü ruhunda onlarca, yüzlerce ukde kalmıştır yaşamak istediği ancak yaşayamadığı.
    Hep özleyecektir, yalnızlığın, güçsüzlüğün, korumasızlığın derin izlerini ruhunda ve gönlünde yaşattıkça.
    Baba da olsa, dökülen yaşlar giden babayadır, hasreti çekilen, eksikliği hissedilen babayadır.
    ***
    Efendim şimdi gelelim şiire.
    İlk dikkatimi çeken husus, hemen hemen çoğu dize “ben” ifadesi ile yani 1. teklik şahıs ve iyelik eki ile bitmiş.
    Tabii, duyguların dile getirilişine, özellikle de ikinci bir şahıs tarafından ifade edilişine uygun düşmekte. Ancak bu derece tekrarı acaba yorucu olur mu sorusunu da düşündürmekte.
    Gayet açık ve sade bir dil kullanılmış.
    Cümleler genellikle kurallı ve fiil cümlesi. Çoğu şairin kendilerince ahenkli bulmadığı dizeler. Bence bu da şairin kendine has bir yönü, kendi olma amacı.
    Çocuk hayallerinin, arzularının, özlemlerinin baba unsuruyla bütünleşmiş hali.
    Babasızlığın, bir çocuk üzerindeki psikolojik olumsuzlukları…
    Takdir ve tebriklerimle.
    Dostça ve sağlıcakla kalınız efendim.

    Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz, sayfalarımızda göz iziniz olsun.

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • İbrahim Kavas
    İbrahim Kavas 05.03.2011 - 13:24

    Her zaman desteğine ihtiyaç duyduğumuz varlığımız babalarımız.her başımız sıkışınca kendimizi yanında buluruz.Benim babam yaşıyor ama diyalize bağlı ve yaşlı.Gene de her an yanımda hissetmem bana güven veriyor.Babasız büyüyen arkadaşlarımdan biliyorum,baba yokluğunun acısını.Şiiriniz beni çok etkiledi,kalbim burkuldu.Benim de babamla iligili bir şiirim var.Bir dörtlüğünü eklemek istedim.
    Koca dünyanın çekilmez kahrını
    Çocuk yaşta almışsın sırtına
    Evinin ekmek,tuz,her ihtiyacını
    Ta küçücükten karşılamışsın babam...

    Haftanın şairi seçilmeniz ve şiiriniz için sizi yürekten kutluyorum.Yüreğinize sağlık.10 puan.GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ.

    Cevap Yaz
  • Bircan Misirli
    Bircan Misirli 05.03.2011 - 10:25

    Ben babamı hiç tanımadım şiir sanki benim için yazılmış bende babam bana kırmızı ayakkabı almaya gitti derdim ölümün ne olduğunu bilemdiğim yaşlarda ve o baba sevgisi baba şefkatini hiç bir yerde bulamıyorsunuz sevgi içinde büyüsenizde o boşluk hiç dolmuyor....Ben şiiri kendime uyarladım şimdi anne oldum....Ama hala babamı çok özlüyorum...Sevgili SEVGİ AKKAYA sizi bu güzel ve duygu yüklü şiir için kendi adıma yürekten kutluyorum..Sevgiyle kalınız.....''GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ''

    Cevap Yaz
  • Selma Doğan
    Selma Doğan 05.03.2011 - 09:52

    Bende küçükken kaybettim babamı o yüzden babama baba kelimesine hasretim.Zaten hiç unutmadığm sevgiyle hatıtladığım babamı bir kez daha hatırlattı bu duygu yüklü şiirin teşekkürler sana ...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta