Bak evladım! Gideceğin şu yollar,
Dikeni var, çakılı var, taşı var.
Her gözde aynı değildir boyutlar,
Metrobu var, miyopu var, şaşı var.
Bir bakarsın yeşeriyor dağ bayır,
Bir an olur hâke yeksân vesair.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Nasihatla kurt tavlanmaz,oturulupta aglanmaz,ogula bin nasihat arlanmaz,eger iki kulak delik ise...bu dortlugu guzel siirinize hediye etmek istiyorum ustad kendi kalemimdir...basarilarinin devamini dilerim.
Gönül dostum; Güzel şiir. Kutlarım. Selamlar...
Muhterem kardeşim Hikmet bey, baba olarak çocuklarımızın bazı tecrübeleri pahalı olarak öğrenmemeleri için baba olarak çocuklarımıza gereken nasihatları yapmalıyız. Ama tutar ama tutmaz.yÇok güzel nasihatlar ile bezenmiş harika bir eser. Tam puanımla kutlar selam ve saygılarımı sunarım.
Baba Öğüdü
Bak evladım! Gideceğin şu yollar,
Dikeni var, çakılı var, taşı var.
Her gözde aynı değildir boyutlar,
Metrobu var, miyopu var, şaşı var.
Bir bakarsın yeşeriyor dağ bayır,
Bir an olur hâke yeksân vesair.
İnsan oğlu; bir ömüre tekâbül,
Feryâdı var, figânı var, yaşı var.
Hayat denen, nihaî menzil değil,
Evvel ahir sonu topraklı çeğil.
Uyanık ol yavrum! Bulunma gafil,
Alimi var, cahili var, keşi var.
Herkes akar ayrı dümen suyuna,
Hak dinlemez, isyan eder payına.
Yiğit gerek pehlivanla soyuna,
Köprüsü var, burgusu var, tuşu var.
Riyakârlar olmuş, şahane adam,
Abursuzlar olmuş, sevgili madam.
Cemali'yem, tartıp geçtik sıradan;
Vasatı var, dolusu var, boşu var.
Yöreseller:
çegil:Tarla içinde, taşların bir araya toplanmasıyla oluşan taş yığını.
Hikmet Aksu
Ne güzel tarif etmissiniz günümüz insanini, yüreginize saglik...Tebriklerimle...
Teşekkür ederim öğretmenim.Saygılar.
kaleminiz daim olsun hikmet bey....saygılar..
TEBRİKLER EFENDİM.ŞİİRİNİZ ÇOK GÜZELDİ.İLHAMINIZ HİÇ EKSİLMESİN.TAM PUAN VE DE SAYGILAR............HŞT
Sevgili öğretmenim,
Öğütle olmuyor, deneyerek öğreniyor oğullar.Hani bir çocuğun sobanın elini yakacağının kaç kez öğütlenmesine rağmen illa ki o sobaya elini vurduğu gibi...Kutluyorum.Bir tam puan da Kırşehir'den.
kutlarım ve tam puanla selamlıyorum...
ekrem bozkurt
Kıymetli büyüğümüzden Baba Öğüdü alırken, aynı zaman da memleket hasreti de giderdik.
Her kıtası bir ders,
Her yönüyle ŞİİR.
Tebrikler.10 puan ve saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta