“Baba, bu çukurda kim yatacak? ”

Abdullah Konuksever
143

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

“Baba, bu çukurda kim yatacak? ”

4 ay önce taşınmış olduğum evin bahçesine taş döşetecektim. Zaandam’da bir şirkete taş ve kum siparişi vermiştim. Nureddin Karaca adındaki komşumun biri, sipariş vermiş olduğum kumun yetmeyeceğini söyledi. Araya hafta sonu girdiği için şirketi arayıp biraz daha kum siparişi vermek istemedim... Yeni sipariş vermekle, malların geç gelebileceğini yani işin uzayabileceğini düşündüm. Halbuki, komşularımın çoğu bahçesini çoktan bitirmiş ve havanın güzel olduğu günlerde bahçenin keyfini çıkarıyorlardı. Bende bahçenin bir an önce bitmesini istiyordum.
Çözüm, bahçedeki çiçekliği iyice kazıp buradan çıkan kumu kullanmaktı çünkü arkadaşım Teyfik Akdoğan, çiçekliğin toprağının bol olmasını tavsiye etmişti... Bir taşla en az iki kuş vuracaktım... Birincisi, bahçedeki beş veya on santim kalınlığındaki siyah toprağı uzak bir yere götürüp dökmem gerek-me-yecekti çünkü bunu kazdığım çukurun içine dökecektim. İkincisi, çiçekliğimin toprağı bol olacağından ne ekersem bitecekti. Üçüncüsü, çukurdan çıkan kumu kullanacaktım.

Nisanın ilk günü bir kaç kuş birden vurmuş olmanın keyfiyle bahçede çukur kazmaktaydım. Diğer taraftan buraya ekeceğim çiçek ve fidanları düşünüyordum:
‘gül mü, elma mı yoksa üzüm mü eksem? ” Bahçede kah bana yardım etmeye çalışan, kah oynayan kah ara sıra bana akıl, fikir veren 4 yaşındaki oğlum Muhammed Mustafa, yanıma gelip kazdığım çukura kimin yatacağı veya buraya kimin konacağını sordu...

Ya Rabbi, ben de düşünüyordum o bana ne soruyordu... Nasıl bir cevap verdiğimi hatırlamıyorum ama çok etkilendim... Kazıya devam etmesine devam ettim ama çukur mu kazdım yoksa mezar yeri mi deştim bilemedim... Oğlumun sorusu beni bir kaç gün meşgul etti... Evet, bir gün çukura konacağım, üzerime toprak atılacak ve sonunda karanlıkla, soğukla, sorgularla, azapla baş başa kalacağım... Öte yandan karanlık, soğuk ve azap (hafizenallah!) dolu bir kabir hayatı bin yil veya asir süreceği de belli değil...
Alınan abestin, kılınan namazın, tutulan orucun, verilen zekatın kısacası ameli salihin kabir hayatında insanın sağını, solunu, baş ucunu, altını, üstünü yani bütün vücudunu sarıp sarmalayıp her birinin yılan, çayan, veya daha başka korkunç şeylerden koruyacaklarını defalarca hoca efendilerden dinlemiş ve kitaplarda okumuştum...

Kafamı meşgul eden kabir hayatının vermiş olduğu ruhiyeti halden kurtulabilmek (veya kendimi teselli edebilmek) için bir şeyler karalamak ihtiyacı duydum. Fakat dinlediğim vaazlarda veya okuduğum kitaplarda hangi ameli salihin hangi korkunç duruma kalkan olacağını hatırlamıyorum.
Gerçi yazı yazmak için kitap, dergi veya ansiklopedi gibi kaynaklara başvurulur ama şiir yazabilmek için de kitap veya defter karıştırılmaz ki... Bildiğim, peygamber Efendimizi (s.a.v.) sevmek Allah’ı (c.c.) sevmektir... Allah (c.c.) ve yüce peygamberi hazreti Muhammed Mustafa ‘yı (s.a.v.) seven hem dünyada hem kabirde hem de ahrette bütün kötülüklerden korunur... Bu duygu ve düşüncelerin vermiş olduğu ruhiyeti halden aşağıdaki karalamayı yazmakla deşarj oldum.

Sevgin yeter

Zifiri karanlığı aydınlatmaya
Senin hayalinin nuru bile yeter
Dondurucu soğukta ısınmaya
Aşkının ateşi yeter
Kocaman bir alemde yalnız kalmamaya
Senin var olman yeter
Geçmeyen zamanda oyalanmaya
Seni uzaktan da olsa görebilmenin heyecanı yeter
Çekeceğim onca eziyet ve azaba katlanmaya
Hasretinin acısı yeter

Kabir hayatı başka nasıl geçer, Ya Rasulullah?

Abdullah Konuksever
Kayıt Tarihi : 7.4.2007 23:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Abdullah Konuksever