Niye acele ettin gitmeye böyle?
Çay bile pişmemişti daha ikramlık...
Zamlı maaşımı alınca gizlice,
Sana bir takım alacaktım bayramlık.
Yaraladığım oldu elbet kalbini,
Söylediler ağlamışsın gizli gizli.
Aslına bakarsan, pişmanlık vaktini,
Çoktan kaçırdım. Şimdi ne söylemeli?
En ücra köşelerinde mor dağların,
O kurtların bile ürkttüğü yerlerde,
Bir anlayabilsem neydi aradığın?
Olsaydın keşki, gemi güvertesinde.
Zaman kudurmuş bir at gibi dört nala,
Saldırıyor yıka eze, yaka döke...
Erteleyişlerinden sana kala kala,
Muammalarla dolu soğuk bir ülke.
Madem ki erteledin durdun herşeyi,
Niye acele ettin gitmeye böyle?
Biliyorum aramazdın pek yemeği,
Çay içseydin de gitseydin öyle.
Belki çok şey yaşanırdı aramızda.
Yaşayamadıysak tek suçlu ben miyim?
Bırak! Artık herşey kalsın aramızda.
Sen ürküten sonsuzluksan, ben şimdiyim.
Yapamadıklarımı söyletme bana!
Kırık dökük kalsın bütün hayallerim.
Kimbilir kalan hesapları yarına,
Ben bir gemi güvertesinde öderim.
Sana pek ısrarcı davranmam bilirsin.
Ama bu sefer kalsaydın ne olurdu?
Ardından bakan bu beyhude hevesin:
Sana biraz daha kal diyen oğlundu.
Niye acele ettin gitmeye böyle?
17/09/1992
Kayıt Tarihi : 19.10.2003 02:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!