“Baki kalan bu kubbede,hoş bir sada” bırakarak gidilen bir hayatın içerisinde ne çok izler bırakmakta ve ne çok izlerin ruhumuzda attığı çentiklerine boyun eğmekteyiz.
Sadece çalmak işini yaparken bırakılan parmak izleri elden ele de geçer mi bilinmez ama elimizden yüreğimize kadar, yakamozlar içerisinde yanıp sönen denizin dalgaları gibi yürek çarpıntısına sebep olan nice parmak izleri vardır gönül kuytularımızda..Derler ki; her katil dönermiş eserini izlemek üzere olay mahalline..Hiç mi gelmez aklına silmek parmak izlerini,yoksa izlerin varlığını görmek umudu mudur onu yeniden çağıran maktulün göz izlerinin yurduna..
Eski zamanların birinde,lambası ısınmadan ses vermeyen radyoların yerini henüz transistörlülerin almaya başladığı ilk günlerde dinlemiştim “yüzünde,göz izi var/sana kim baktı yarim..” Münir Nurettin Selçuk’un sesinden..
Yaşadığımız,nefes alıp verdiğimiz tüm zamanlarımızda ve hatta şu an bile ben klavyemde siz ise okuduğunuz ekranda ne çok göz izi bırakmaktayız..Bu korkudur,göz göze gelmemek için kaçmamız, yüreğimizin sadece kaslardan örülü kan pompası olmadığını hissetiklerimizden..Göz göze geldiğimizde alıp verilen izlerin çok daha derinlerde bir yerlerde yankılanmasıdır korktuğumuz..Bize bakmakta olan gözlerin içinde başka göz izlerini görmek endişesi ile yanan ruhlarımızın iniltileri ile çınlar geceler boyu uykularımız..Parmak izlerinden ötedir göz izi ve bakışların anlatmak istediğini anlar bir çırpıda kalplerimiz..
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar agarırken konuşmuştuk tepelerde,
Sen nerde o fecrin agaran daglari nerde!
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta