Gün gelir konuşur insanın kendi sesi
Parlamaya başlar her şey
Adımızın altına sıkıştırdığımız her şey
Gökyüzü, kanaviçe, naftalin
Paylaştığımız ne varsa, unutulmaya yüz tutan
Odalarda, oralarda, yahut çocuk parklarında
İzlerimizi aradım
Yağmur sularının ve çığlıkların doldurduğu
Düşündüm
Yıkılan güzel şeylerin
Dışımıza dökülen kırıkları mı
Çok ses çıkarır
Yoksa
İçimize dökülen kederleri mi
Düşündüm
Bir şey ne kadar unutulmuşsa
O kadar hatırlanır
Düşündüm
Mutluluklar alınmış çocuklar ödenmiştir
Düşümdün
Birbirine karışmış elma bahçelerimiz
Yatarken fırçalanmış dişlerimiz vardı
Düşümdün
Öğretmenden çok şiir girerdi dersimize
Düşümdün
Komşulardan çok sinama otururdu mahallemizde
Çatlak Şoray otururdu
Sultan Şoray otururdu
Türkan Şoray otururdu
Düşümdün
Öz amcalarımızı ozanlardan seçerdik
Akrabalarımızı Sait Faik’le Neyzen Tevfik’le
Arkadaşlarımızı Can Yücel’le, Arif Keskiner’le donatırdık
Şimdi
İçimizden geçen elma bahçeleri durdu
Parlayan her şey durdu
Fahriya Abla’sız kalmış bir mahalle çıkmazıyız
Adımız
Yalnızlık civarında biryerlere taşındı
Azınlıkta kaldı kalbimiz
Kayıt Tarihi : 3.4.2010 00:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!