Kurgu filmlerin, romanların başlıca konularından biriydi Yabancılar. Uzaydan gelecek olan bu “akın”ın dünyayı ele geçirileceğine dair senaryolar yazılırdı.
Çok bekledik ama gelmedi yabancılar. Ya da gelmediklerini sandık. Oysa geldiler onlar.
Madeinchina’ydı adları. Çekik gözleri, kısa boyları, sarı benizleri vardı. Yeryüzünde şimdiye kadar ortaya çıkmış olan bütün teknolojileri korsanca taklit ediyor, kötü ham madde, ucuz işçilikle elde ettikleri ürünleri dünyanın dört bir yanındaki tüm piyasalara sürüyorlardı.
Elbette ki Türkiye’ye de ulaşacaktı bu akın. Gaziantep’e de… Yanılıp yazılıp çin malı bir ürün aldığınızda önce çok ucuza aldığınız için sevinecektiniz siz de. Sonra? Sonra da parçası elinizde kaldığı için yerinecektiniz.
Şahsen ben de aldım bu sarı benizlilerin ürününden payımı. Bir telefon makinesi aldım, çalışmadı. Bir fotoğraf makinesi aldım, bozuk çekim yaptı. Bir ses cihazı aldım, sesi çatallaştırıyordu.
Dini vecibesini yerine getirmek isteyen arkadaşım Abuzittin, çoluk çocuğu nan’a muhtaç olduğu halde, öbür dünyadaki mekânını garantilemek içi hacca gitmişti.
Orada Çin malı kutsal hac kıyafetlerini geçirmiş üstüne. Sarıbenizlilerin üretimi onu epey kaşındırmış ama bizimki işin ayırımında değil.
Hactan dönerken armağan alma adettir ya, o da eşe dosta vermek için “geceleri yatakta başa geçirilecek olan” küfler ile, tespihler almış. Bu ikisinden de nasiplendim ben de.
Ne var ki Hacının verdiği küf kafamı uyuz etti. Ne zaman onu başıma geçirsem, kaşınıp duruyorum.
Şu tespihi bir iki çekeyim de koleksiyonumdaki öbür tespihlerin yanına asayım, dedim. Aaa, bu Çin mucizesi tesbih, daha elime alır almaz darma-duman oldu. İşin yoksa tanelerini topla, yeni bir ipe geçir.
Simdi merak edeceksiniz, “senin bu tespih koleksiyonu merakın nereden çıktı? ” diye. Siz sormadan ben söyleyeyim. Kimi arkadaşların elinde tespih görüyorum. Şakır şakır çeker dururlar sabah akşam.
Bu görüntüyü çağdaş bir insana yakıştıramam. Eleştirsem olmaz. Zaten kendisi de senin eleştirini nazarı itibara almaz zaten. Ben de damardan girerim.
“Ne kadar güzel tespihin var üstat! ”
Gururlanır. Hani bir da kabadayı yanımız var ya biz Gazianteplilerin. Biri bir şeyimizi övdüğü zaman “nazarında” deriz ya…
Ben tespih konusunda ikilettirmem bu “nazarında”yı. Hemen alıp sahiplenir, geçici olarak çekmeye başlarım onu.
Tabii ki eve varınca da, yeni tespihimi kader arkadaşları olacak öbür tespihlerin yanına asarım. İşte benim tespih koleksiyonu merakımın aslı bu.
Arada evime gelip, kendi tespihini koleksiyon duvarımda görenlerin emanetini geri aldığı da olmuyor değil.
Yine de bir hayli zengin benim tespih duvarım. Varın siz hesaplatın artık ne kadar çok arkadaşım bilinçsizce tespih şakırdatıp duruyor sabah akşam.
Ah yabancılar, Çinliler ah! Bizi dinden imandan da ettiniz. Dahası bir de soydaşlarımızı kımaya başladınız.
Azıcık sevgimiz vardı size, onun da içine ettiniz.
Fevzi GünençKayıt Tarihi : 5.9.2009 21:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
uğradığım sayfanızda
Bu güzel çalışma ile karşılaştım
Tebrik ediyor ve
Yaşayacaklarınız
Yaşadıklarınızdan
Daha renkli
Daha hareketli
Daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüz kutlar
Yüca Rabbimden
Sağlık,afiyet ve başarı dolu bir ömür
Niyaz ediyorum.
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
TÜM YORUMLAR (1)