El bilir ki, sen menimsen,
Yurdum, yuvam, meskenimsen,
Anam doğma vetenimsen
Ayrılar mı könül candan?
Azerbaycan, Azerbaycan
Men bir uşaq, sen bir ana
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiiri ortaokulda bir şiir dinletisi demek doğru olur mu bilmiyorum ama işte yarışma olmayan herkesin şiir söylediği bir etkinlikte söylemiştim.Aradan takribi 4-5 yıl geçti.Belki büyüdüğüm için öyle geliyordur ama o zamanları hiçbir zaman satın alamam.Hep kendine özgü bir değeri olacak çünkü hayat biraz daha farklıydı.Dünyanın,insanın,hayat akışının olumsuz yönde değiştiğini hissediyorum.Neyse bu şiir kendi başına özel ve benim için de ayrıca manidar olacak her zaman.Umarım bir gün yine bir yerde söyleme fırsatı bulabilirim.Bu Şiiri Yazan Samed Vurgunu anıyorum ve arkasında hala okunan ve beğenilen sanat eserleri bıraktığı için minettarım.Hepimiz sağlıcakla,barışla ve mutlulukla kalalım.
Göktürk Uygur Kırgız Kazak
Gönüllere farman yazak
Oğuz Alparslanca tozak
işlermiydi bize tuzak
Hasım olduk gardaş ile
Verdik nice yurtlar ele
Şu anda savaş devam ediyor, ermeniler köy sakinlerine durmadan ateş ediyorlar. Toprakları geri almak an meslesi, neyi bekliyorlar anlamıyoruz
Çok değerli şair Samed Vurgun mekanın cennet olsun .Deyilen söz yadigardır diye noktalamış şiirini, harika, yadigar ki ne yadigar sanat eseri defalarca okunası bir şiir. Bilgilendirme için xalide-efendiyeva ya ayrıca teşekkür ederim.
Samed Vurgun (Azerbaycan alfabesi: Səməd Vurğun, Kiril: Сəмəд Вурғун; gerçek adı: Samed Yusif oğlu Vekilov (d. 21 Mart ya da 12 Mayıs 1906; Qazax — ö. 27 Mayıs 1956; Bakü) - Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti`nin ve SSCB`nin önde gelen şairlerindendir.Qazax bölgesindeki Salihli köyünde doğdu. İlköğrenimini doğduğu köyde tamamladı.1918 ’de dönemin bilinen eğitimcilerinden Feridun Bey Köçerli tarafından Qazax’ta kurulan iyi bir okulda eğitimini sürdürdü. Bu dönemde Avrupa edebiyatının önde gelen yazarları öğrenme fırsatı buldu. Aynı zamanda Tevfik Fikret, Namık Kemal’i inceledi.Yaklaşık 1922 ’de ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. Ancak adını ilk duyurduğu şiiri 'Civanlara Hitap' 1925 yılında geniş çevrelere ulaştı. Sonraki yıllarda bölgedeki birçok gazete ve dergide yazıları, şiirleri yeraldı. Bu dönemde 'Vurgun' adını kullanmaya başladı.1929 yılında Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Özelikle 1930-40 yılları arasında edebiyat çevrelerinde tanınan biri haline geldi.'Vakıf' adlı eseri 1941 yılında Stalin adına verilen ödülü aldı. Yine aynı dönemlerde Nizami Gencevi’nin 'Leyla ile Mecnun' adlı eserini Azericeye çevirdi.Ölümünden kısa bir süre önce 'Azerbaycan’ın Halk Şairi' unvanı verildi.Bakü ’de öldü ve orada toprağa verildi.
Azerbaycan’a güzel bir methiye olmuş. Yüreğinize sağlık, kutlarım.
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta