ayyaş amca koymuştu sokaktaki çocuklar adını
hem ürperirdi hepsi
hem de anlatılmaz bir duygu ile severlerdi
dağıtmıştı işi gücü bir emekli maaşı vardı
meyhaneden arta kalan parayla çocuklara şeker alır dağıtırdı
sonra kıvrılır bir köşeye
onların mutluluğuna ortak ederdi yaşlı kirpiklerini
üstü başı çöp
bakışı merhamet kokardı ayyaş amca’nın
her akşam aynı meyhaneye gider… aynı masaya oturur… kimseyle konuşmaz… durmanda içerdi
merak ederdi diğer müdavimler
kimdir… nedir… necidir… neden konuşmaz ve sürekli içer diye
hiç kimse bilmezdi yüreğinde taşıdığı acının ağırlığını
yıllar öncesi bir kazada kaybetmişti biricik eşi ve kızı melek’i
bir gece körkütük bir halde çıktı meyhaneden
yağmur ve fırtınadan evin yolunu zor buldu yine
tek katlı bahçe içinde harabeye dönmüş bir viranede yaşıyordu ayyaş amca
güç bela açtı kapısını
darmadağınık evin kirli çarşaflarına bıraktı yorgun bedenini
ne kadar uyudu veya uyudu mu farkında değildi
bir ses duydu
yavru bir kedi sesi
rüya mı görüyordu gerçek mi anlayamadım
tekrarladı ses
zar zor açtı gözlerini başını kaldırdı
diğer odadan geliyordu ses
yalpalaya yalpalaya yürüdü
perdesiz camın kenarında bir kedi yavrusu
sırılsıklam olmuş titriyordu
açtı camı bir avuç dolusu ıslak et parçası
uzattı nasırlı ellerini arasına aldı
kullanılmaktan rengi neredeyse siyaha dönmüş bir havlu buldu koltuğun kenarında
kuruladı yavruyu
melek koydu adını
seneler öncesine gitti aklı
bir gün okul sonrası yağmurda sırılsıklam olmuş kızı melek geldi aklına
mis kokan havlularla kurulamıştı onu eve geldiğinde
sonra basmıştı bağrına
iki damla yaş süzüldü kirpiğinden
minik yavruyu koltuğunun altına aldı yıllar öncesi yaptığı gibi öptü kokladı
ve bacaklarını açıkta bırakan yırtık battaniyesine sarıldı
melek titremiyordu artık kurulanmış ve ısınmıştı bedeni
uykuya daldılar
kader bu ya
o gece koltuğunun altında yatan o minicik yürek yaşama tutunurken
ayyaş amca son nefesini verdi
sabah olmuş melek kedi gece aralık kalan pencereden çıkmış ve parlayan bir dünyaya merhaba demişti
yeniden doğarcasına
tıpkı yıllar önce kızı melek’in gökyüzüne uçtuğu gibi çıkıp gitmişti hayatından
bir gün… iki gün… üç gün meyhaneye gelmeyince polise haber verildi sora sora bulundu evi bir omuzda kapısı kırılıp girildi içeri
üç gün önce ölmüştü
cenaze namazına toplanan üç-beş kişi neden öldüğünü anlatıyorlardı birbirlerine sürekli cemaate katılan bir adam kulak misafiri oldu bu sözlere
eee
bu kadar günaha batarsan rabbim böyle cezalandırırı insanı işte… kokan leşini polisler bulur dedi
oysa gönül gözüyle bakmayı bilseydi
bir yavru kediyi şefkatle saran bir adamı
rabbim cehenneme atar mıydı hiç
düşünmedi bunu
düşünemedi
ahkâm kesti
inandığı rabbinin işine karıştı
o gece
o evde
o kedinin duasını hiç kimse bilmiyordu
hatta o
ayyaş amca bile
Nedim Saatcioğlu
Kayıt Tarihi : 21.11.2020 16:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!