Sudaki taş dilinden:
-Yanık tadı gibi düştüm bir gün içine. Bir danstır
tutturduk ilk andan beri. Sırtım, kalçalarım
sürtünüp duruyor sen üstümde gidip geldikçe.
Bellek dilinden:
Bir nehir gemisi gibi kayıyorum
Takımyıldızlarının arasından
Pruvamın yardığı dalgalarla patlıyor
Derimin altında yaşayan evren derken
Uzun sürüyor bakışındaki sessizlik
Bellek yitiminin yakın akrabası
Elinde gezegen
Fırlatılma korkusuyla tir tir küçük taş
Kabuğunda ölüm mantarları
Tapınağında ölüm tanrıları
şakağında belirsizliğin silahı dayalı
Picasso'nun delici deli gözleri önünde küllerimizden
doğuşumuzu koyduk bir tablosuna. Sildik kentin
uzayını. Cam, çelik ve plastik eski bir öyküydü artık.
Sokak lambalarının perdeyle oyunundan gölgeleri
çaldık, tenimize yapıştırdık geometrinin orkestrası eşliğinde.
Geniş açı senin kollarındı. Dar açı benim dortop
Gece
Herkes evren anasının dölyatağında
Gece
Günden daha soğuk, sesi boğuk su akışında
Gece
Yazısı bayram yeri turası somurtkan
Temize çekmeden önce yaptığın karalamadır
Kent merkezinde yaşayan kenar mahalleli yüzün
İnce bir serinliği iz diye bırakarak kayan çiy damlası gibi
Enginar yüreğine akıtıyorsun, o büyülü yaşam kutuna
Her seferinde bir Etna bırakan akşamı
SORU
Hangi dilde yağan yağmur bu
hüzne alışık kentlerin üstüne? *
YANIT
Kayası, dolambacı, kıskacı bol
I
Ağzımdaki yaprağa suyunu sıçratan ırmak
Çık bedenimden
Sokaklarda dolaş
İnsanlarla karşılaş
İyileştir kendini
Merhaba Aytekin,
Uzun zamandir sana ulasmak istiyorum ama bir türlü ulasamadim. Bana yazar veya telefon numaralarini bildirirsen sevinirim.
Dostça selemlar sair dostum; ;
Karahan Yilmaz
Tel: 06 37 20 35 73
Okuduktan sonra silebilirsin...