Görsel şafakların aydınlığı yansır
Düşsel karanlıklarımda
Bir yağmur damlası camımda
Yıldırım yıldırım parçalanır
Yüreğim yıldırım yıldırım parçalanır,
Benliğimde sancılarımın izdüşümü
Kaderde mi suç desem, yoksa bilmem kimlerde
O ayıran yollardır kabahatli belki de
Benim değil sevgilim, şimdi uzak bir yerde
Buğulanmış mazinin camlarından bakansın.
Bir tek bahar yaşadık biz seninle birlikte
Yer sarı, gök sarı, sabahlar sarı
Sararmış baharın al yanakları
Semaya asılmış solgun bir güneş
Kendine eş seçmiş hazan sarıyı
Sonbahara esir olmadan kalan
Sarıya nispet, bir çam ağaçları
Sertten eser rüzgar sert, Sarıyer'de
Kabarır dalgalar hırçınca, çılgın
Ayak sesim yankır sessiz sahilde
Gurupta kanarken yalnızlığım.
Hasrete karışmış sevgi kalbimde
Gecelerim boynu bükük
Duygularım kırık dökük
Ay, yıldızlar fersiz, sönük
Kaldı öyle, sen gittin ya...
Gönlümde bir derin sızı
Boğaz semalarında asılı kaldı çocukluğum
Martı kanatlarına takılıp
Şafak kokulu gün ışımalarında
Kuyu başında yelpazelenirken ıhlamur
Çamlıca uykudan uyanmış, gözleri mahmur.
İstanbul'un sisleri akıyor gözlerimden
Gelip geçici bir Nisan yağmuru
Bin pardonla değerken saçlarıma
Yarım yamalak ıslak toprak kokusu
Yeşil özlemler filizliyor yüreğimde
Özlemlerin höyüklendiği yerde
Güz güneşi usuldan terkediyor gökleri
Dik yokuşu toz duman akşamüstü Kandilli
Parmaklıklı bahçede tunç sarısı yapraklar
Yaprakları kucaklar, gözü nemli topraklar.
Yankılanır odamda martıların çığlığı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!