Gücün de güçsüzlüğün de senin elindeyken
Tadını çıkar çaresiz hissetmelerinin
Hızla dolanıyorken
Dar sokaklarında vaatlerin
Arasıra çarpıyorken taş duvarlara
Biraz soluklan
Haksızlığa uğradıkça
Daha sıkı tutundum adalete
Doğru oldum
Hırs ve öfke gözümü kararttığında
Işıkları kapattım
Sen eğer ki şüphe duyuyorsan, ürperiyorsan
Rüzgarın şiddetinden,
Karda duyulan gökgürültüsünden,
Yaprakların çarpışmasından, dalların savaşından
Doğanın tuhaflıkları
Ve hayatın bilinmezliği zayıflatıyorsa seni
Yurduna gece çöktü
Seslerin kaybolduğu, sözlerin tükendiği yerde
Karanlığa mahkum edildin yine
Fareler gibi cirit atarken ortada hainlerin
Senin üstünü sessizlik örttü
Kirli siyasetle bağlanırken ellerin
İster bir uçurumun kenarında ol,
İster tam dibinde kör kuyunun
Yada oturuyor ol bir bulutta
Benim tam yanı başımda…
İnan hiç farketmez dostum
Buz tutmalı heryer... Buz
İyice soğumalı dünya,
Aşk ne kadar ateşse, buz o kadar soğuk olmalı
Sözcüklerin acısını onunla ovmalı
Tavandaki gölgen karla kaplanmalı
Senin ruhun karanlık bir orman sevgili
Ağaçlarında kanatsız kuşlar,
Hareketsiz... Korku içinde
O kadar karanlıksın ki
Işıl ışıl parlıyor üstünde
Umutsuzun gündüzü yoktur,
Kolay kolay kamaşmaz gözleri
Aydınlığı kendi yıldızlarıdır.
İncecik teni kavrulmaz güneşten,
Dolunaydır en korkulu ateşi.
Bayılırım gece olduğunda incelemeye çizgileri
Yüzümdeki, ellerimdeki...
Ve hep aynı şeyi görürüm üzgünsem;
Umursamazlığı ve kibiri.
Hep böyle olurum ben,
Ne zaman bir darbe yesem gurur yaparım herşeyi,
Her şey tekrar etsin kendini
Doğan güneş, görünüp kaybolan;
Yaşlanıp yeniden doğan ay gibi
Aynı günü defalarca yaşamak gibi
Her seferinde aynı heyecan ya da aynı bıkkınlıkla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!