Ayşe ve Necip'in aşkı Şiiri - İlhami Bulut

İlhami Bulut
420

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

Ayşe ve Necip'in aşkı

Bu anlatı tamamen gerçektir. İkibinondukuz yılından yirmiikiyıl önce görev yaptığım Kahramanmaraş’ta hafıza kaydına alınmıştır. Söz konusu tarihte ben kırkikiyaşlarında iken olayın kahramanı altmışküsur yaşlarındaydı. Kahraman dediğimiz; bir avukat arkadaş, ismini kapatıyorum. Necip olarak temsil edilsin, Ayşe ve diğer anlatılanlar tamamen gerçektir.
Çok müşfik, okumayı çok seven, adalete yardımcı olan, duyarlı bir vicdana sahip bir kişinin yaşanmışlığıdır. Edebiyatı çok seven biri, hatta hiç unutmam derdi ki, belki bir gün yazarsın bunu diyerek anlatmıştı.
İşte o gün, bu günmüş meğer. Ben de anlatımını yazıya geçirerek ilanihaye kalmak üzere antolojideki sayfama asıyorum.
Söz konusu güzel insanın ben merkezli anlatımı.
/
Ben ilkokulu köyümde kıt kanaat koşullarda okudum, daha ağır şartlarda orta ve liseyi de Kahramanmaraş’ta bitirdikten sonra hukuk fakültesine girdim, yokluk içinde, yine daha ağır koşullarda söz konusu okulu bitirmek nasip oldu.
Doğu’da bir ilçeye hakim olarak atandım, bir yıl çalıştım köyüme izine geldim, birkaç gün anne, baba sılayı rahim yaparak gezmeye çıkacaktım.
Annemle babam yakama düğümlendiler, seni baş göz edelim, dünya gözüyle biz de mutluluğuna şahit olalım diye, tutturdular seni evereceğiz. Annem: hindi gibi kabararak ‘ekmeğin dizin üstünde, seni alan mı olmaz oğul, falan yerde kına kaşığı gibi bir öğretmen kız, filan yerde hemşire, ebe vs. saydılar hangisini istersen gidelim istemeye.
Ben de acele etmeyin dedimse de, gönül koyacak kadar konuyu kafalarına koymuşlar, ekmeği dizinin üstünde, bizim yelken fora, harika rüzgâr aldı köyde, işte okudu, büyük adam oldu falan filan.
Baktım ki söylenceler hep ekmek üzerine, etiket üzerine kurulu gönül mönül işinden bahseden yok. Hitaplar hep mide yolunu tutuyor.
Evlenme tasarım mevcut değildi, böyle sıkıştırılınca; dedim madem bu ekmek dizimin üstünde, ben bu ekmeği niye bir köylümle paylaşmayayım ki;
Dedim ana; bir Eşo vardı Eşo, sümüklü Eşo derdik,
Hangi Eşo!
Yahu şu............amcanın kızı Ayşe
E he ne olmuş dedi,
Duruyor mu o
He turşu vurdular, duruyor oğlum nereye gidecek,
Necip oğlum bizi günaha sokma elin namusu, beni de günaha soktun, senin ne işin var Eşo’dan Meşo’dan.
Ana ben ciddiyim, günaha giren sensin, tövbe sana düşer.
Ana; bu gün o Ayşe’yi bana isteyeceksiniz.
Ayşe’de; hepimiz gibi yoksulluğun rengiyle pasaklı ama küllükte açan bir gül gibiydi gülüşleri, tam o anda aklıma geldi, ruhum gülüşleri ile bezendi.
Annem; deli misin sen, suyunuz bir araya gitmez, anlaşamazsınız sen koskoca hakim o ilk mektepten sonra davarların peşinde koştu sen keyif mi çıkarıyorsun bizden.
Güzel anam; Ayşe’yi bu gün bana isteyeceksiniz deyince, bir velvele düştü, babam haberdar edildi ki o konuları babamla konuşmaktan hicap duyardım.
Ben tiyatro izler gibi seyrediyorum, babamla odaya kapandılar duyuyorum, yahu avrat telaş etme dur bakalım, bir hayır var bunda da dediyse de annemin sakinleşmesini temin edemedi.
Köyün büyüklerine haber salındı akşama Ayşe’yi istemeye gidecekler.
Ben o saate kadar ilkokuldan sonra asla Ayşe’yi görmüş değilim.
Kız istemeden döndüler ne oldu ana dedim.
Ne ola, buldu bunadılar, hazır ekmek, düşüneceğiz dediler. Ne düşüneceklerse.
Ana bu kız evi kız evi.
Ben üç gün dışarı çıkamadım gelen arkadaşlar bu Ayşe ilkokuldan sonra okumadı falan, dedim biliyorum, bilhassa biliyorum. Üç gün köy içine çıkamadım, Ayşe nasıl biri olmuş bilmiyorum görmedim.
Üçüncü gün haber geldi gelsinler; ekip gitti.
Ne oldu anacağım.
Muradın oldu verdiler verdiler. Hem de güle oynaya,
Ayşe ne dedi,
Ben ne bileyim ne dedi, bana bir şey söylemedi.
Boynuma astığın hamaylı gibi
Takıldı gönlüme Ayşe kız, anam
/
Bu aşkın hükmünü vicdanım verdi
İster darıl bana ister kız, anam...
Burayı biz ilave ettik ama buna benzer bir şey demiştir muhakkak kahramanımız.
Devam ediyor, sabah oldu, inanılmaz bir heyecan ve mutluluk buldum yüreğimde, şu Eşo’yu bir görsem ne olur diye. Yoncalığa doğru sigara tellendirerek revan oldum.
Ayşe’lerinde orada bir yoncalıkları varmış. Bir dana bağlamışlar yoncalığa, baktım yoncalıkta gül bahçesi gibi, fistanı güllü Ayşe, elinde bakraç danaya su getirmiş, Ayşeeeee der demez.
Bakracı attı, telaşla bakracın, kovanın içine girdi ayağı, şangur şungur, tangur tungur dana ürktü kazığı kopardı, dörtnala köy yolunu tuttu, Ayşe hangi tarafa uçtu ben de görmedim.
Beni istemiyor mu diye düşündüğüm de oldu.
İzin içinde düğünü yaptık, görev yerimize gittik, daha sonra hakimliği bıraktım avukatlık yapmaya başladım.
Çok samimi bir beyanımdır bu benim, benim kadar, bizim kadar mutlu insan tasavvur edemiyorum dedi, mutlu çiftler yarışması yapılsa dünyada, hiç kimse ikinciliğin üstündeki yere göz dikmesin diye ilave etti.
Boynunu az bükerek, daime tebessüm katardı sohbetine o hali hala gözümün önünde kahramanımızın.
Ayşe ablamla dana mevzusunu konuştunuz mu daha sonra diye sormuştum.
Kahkahadan; birbirimize hala doyurucu bir yanıt veremedik dedi.
/
...) Olayın kahramanı/kahramanları hayatta mı bilmiyorum, görüşmelerimiz yıllar önce kesildi her nerede ise ışıklarla olsunlar.
..) Tabi bu anlatıdan; her yüksek eğitim alan herkes gitsin köylerde ilkokul mezunu bir kız arasın anlamında değildir. Ayşe’yi okutmamışlar, zaten merasimde de ezikliği hissediliyor.
..) Bu dünyada yaşıyoruz böyle şeyler de varmış diyebilelim diye paylaştım. Teşekkür ederim...

İlhami Bulut
Kayıt Tarihi : 27.8.2019 16:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Bulut