Ayrılıyorduk!
Ölümsüz bir rüyadan uyanarak,
Yani ölüyorduk.
Kan kayıplarımızın kimliklerimiz gibi yenilenmeyecegini bilerek üstelik!
Bu umut denilen yalancı bir sokak satıcısı mıydı?
Bu sağnak günler olmamış bir yağmur muydu?
Bu yüzden mi ıslanmadı saçlarımız?
Ayrılıyorduk!
Gövdesinden baltalanmış Çınar gibi acıyan yanımızı tutup,
köklerimize daha bir sarılarak.
Kendini ipe çeken bir cellat gibidir artık gökyüzü,
Buludundan ayrılmışta sağnak olmuş,
Gülüşünü kaybetmeyen ülkeler görmüştü oysa,
Oysa gülüşü kurşunlanmış bir kalp ağrısı;
Ve de sokak sokak mayınlaşmıştı kalbinden yeryüzü!
Ayrılıyorduk!
İki kalbi bir yana savurup kalpsizliğin bıçaklı yolunda ağır ağır yürüyerek,
Kesiyordu parmaklarımızı,
Kesiyordu yollar, yollar kan kırmızı.
Ayakkabısızlığımıza gözdağı veren asfalt rengindeydi geçtimiz her yer,
Bu yitirilişte biz, evrenin bu en büyük haritasından kayboluyorduk...
Bütün kayboluşlara bakıp yüzünün coğrafyasına çiziyordum her şeyi,
Yanaklarının allığına, ıslaklığına dudaklarının,
Akan dere,
Önüne geçilmez çığ ve depremleri sende yaratıyordu ellerimdeki yeryüzü...
Bozkır gülüşüne asıyordum tenimin el degmemişliğini anımsa!
Hangi dünya sığar artık yalnızlığımıza?
Hangi gecelerde kaybettik yolumuzu?
Ve nerede unuttuk kayıp kentlerin çığlığını?
İnce bir sızının en orta yerinde kanayan bu gökgürlemesi zamanı kucaklamak mı kaldı şimdi?
Yarınsız kalmak mıydı karanfil yoklumuzun tan ağarması?
Konuş-ma! ...
Ayrılıyorduk
Kaldırımı olmayan kentlerin hüznü kadar çaresiz,
Çöl kadar ıssız,
Dalı kırık ağaçlar gibi kimsesiz,
Ezbere sevdik hayatı bilmeden,
Serde gönül ağrısı,
Elimizde tarifsiz boşluk,
Aklımızda sıcak bir el öpüşmesi,
Hangi gidişin kanadına yakışırki suskunluk?
Dağılan saçlarımızın gülüşü degildi biliyorsun bebegim;
Yüregimizi kanatırcasına koşmalarımızdı;
Ölümün rağmına...
Ayrıldık, yani öldük!
Kalbimizin tualine çizdigimiz terli bedenlerimizi unutarak,
Çıldırmak gibi bir şey avuçlarımın arasında büyüyen,
Bir kaç ölüm boyu,
Bir kaç karanfil kokusu,
Ve sonsuzluktu nefes alan...
Hayatın sevecen kollarında zemheri türkülerdir artık söylenen dudaklarımın ıssızlığında boy vermiş
Bazen şiirler olur yüregimdeki sofranın baş köşesinde,
Bazen bir damla 'Su''
Sonra sen...
Sen olursun apansız, düşlerimin en derin iklimlerinde
Bahar olur,
Yani kış unutulur sıvasında gözlerimin,
Bedenim terler
Düşer aklıma birden bire tenin
Ve kokun çarpar yüzüme ansızın;
Ben susarım! ...
10.08.2007/Diyarbakır
Deniz EkremKayıt Tarihi : 10.8.2007 00:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ayrıldık, yani öldük!
Kalbimizin tualine çizdigimiz terli bedenlerimizi unutarak,
Çıldırmak gibi bir şey avuçlarımın arasında büyüyen,
Bir kaç ölüm boyu,
Bir kaç karanfil kokusu,
Ve sonsuzluktu nefes alan...
Hayatın sevecen kollarında zemheri türkülerdir artık söylenen dudaklarımın ıssızlığında boy vermiş
Bazen şiirler olur yüregimdeki sofranın baş köşesinde,
Bazen bir damla 'Su''
tebrikler yüreginize saglik. saygilarimla...
Ve kokun çarpar yüzüme ansızın;
Ben susarım! ...
Çok zor susmak , tebrikler susmanın rengini gösterdiginiz için
TÜM YORUMLAR (2)