Böylece yaşamak boşa nefes alınan uzun yıllara uzanıyordu…
İçimden bir ses “taşa vurmasın ayak parmağının teki” demek geliyorsa da sadece
suskunluğu tercih edişimle düşüncede kalmış bir hareketsizlik oluyordu…
Yaşamın bir kesitinde bulunan sevdayı ve yılları sayarız bu sevda ile, gün gelir gülümseriz, gün geçer ağlarız, yıllar art arda sıralanırken unuturuz gülmeyi, ardından başlar acılanmalar, günler çoğalır, ağlamalar yığılır yüreğimizin en çürük yerine, şaşkın bakışlar başlar ağlama hıçkırıkları ile, sonsuza sürecek zannedilir…
Ve ardından öfke ile başlayıp, nefretle biten düşünceler sessizliğini aşar.
Ve ağlama hıçkırıkları ile uzaklara dalar ruhsal yapı ile bakışlar ki işte artık suskunluklar yükselir beden acılanmaları ile ki öfke nefreti ve daha sonraları tiksintiye dolaşan düşünceler ile kendi içinde kayboluşlar…
Artık yaşam karanlık bir odada sürüp giderken, anılar merdiven basamak sıralanışları ile bakışlar tüm anılarda dolaşır…
Ki artık yalnızlığın senfonisi seslenir ağlama hıçkırıklarına dolaşmış düşüncelerin ardına sığınılan pişmanlıklarla nankörlükleri düşlersin… Şafak sökümünde güneşin ışıklarına takılır gözlerin…Artık birine veya birilerine tiksintilerle kendi kendine konuşmaların ile bir selâ sesi uzakları yakına getirir…
Sabahın ilk ışıklarında artık sokakları adımlarken, omuzlarındadır ve öfke kendini aştığında gözlerinden akanlar ve terlemeler ensen ile sırtını ve göğüs kısmını ıslatır…
Ve yaşamın en zor yaşanan saatleridir, şafak vakti düşünceleri ile kendi kendine pişmanlıklarındaki haklılığı düşündükçe ki işte o anlarda bakışların ıslanır…
Yüreğindeki yanışlar kendi gözyaşlarınla asla sönmez…
Yaşam sevmenin içinden seni koparıp attıkça, artık hep çukurlardadır düşüncelerin…
Ve unutmak varlığını gösterinceye kadar iç yangınlarını kendi göz yaşlarını kaldırım taşlarına sert basmaların ile sevginin ayak topuklarında artık yıllar yılı asfaltlara yapışır…
Unutmak hiçbir zaman artık sevdaya dahil olamaz, belki de kendini aldatıncaya kadar sessizliği çoğaltmaya çalışır bakışlarını ardındaki boşlukta…
Ve ağlayan adamın senaryosunun sonuca doğru ıslanmış gözlerini gösterir düşünceden çıkan ıslak gözlerle bakışları artık…
Ve birden kendi kendine konuşmaya başlarken sevmenin sesi bir şarkıya ses olur, al başımdan bu sevdayı” derken hıçkırıklar nefesini kalınlaştırır artık…
Ömrüme baharlar vaat etmiştin, kara kışların çamurlarında bırakmadan önceleri…
Yaşamın içi saygınlık örtüsünün altındaydı, ayazın içinde yaşamadan önceleri…
Sen sevgili, unutulmazlıkları aşılarken kanıma, buz kalıplarının üstünde benden gidişinden önce…
Yitirilmiş düşünceler bunlar yarınlara umut olamayan…
Bazen bir resme bakarım, aklımdan geçenlerle, yaşadıklarım çok farklı şeyler olur, baştan sona özlem kavurur boğazımın kuruduğu yeri, bense hala sevmeye adanmış ruhumla savaş tutmuşken, geçmişten bir anı oturur göz diplerime, önce ağlamak ister gözyaşlarım yağmurcasına akar gibi olur ama yine de benlik savaşı olur boğazıma dayanan...
Susarım ve de ardından gözlerimdeki ıslaklık dert olur içimde ve hâlâ boğazımdaki kuruma devam eder...
Kendime söylendim başlar "neden" derim önce "neden sevmenin tutsağı olmaya devam ederim" derken gözlerim buğulanır eski günlerdeki bir anıdan, bedenim titrer sanki eski bir şarkıyı mırıldanma sırasında ki artık vakit geçtir sevmenin ardında durabilmek için, ne öyle bir zaman olur ne de bu yol boyunca sevme zamanım...
Adına hasret denir ardından öfke belirir kendime söylenirim, bu aşk ağlamalar getirmişken neden hâlâ peşinde koştuğum bu düşünce seli derken, unutulmuş bir şarkıya dolanır dilim, "ben seni herkeslerden çok sevmiştim" cümlesi ile suskunluğum başlar...
Düşündüm de neden duramayasıya ağlama çabalarındayım bu eskilerde kalan sevda için?
Sert geçen bir yaşam zamanlarıydı bu düşlerin ardında kalan…
Ne kadar çok şey vardı yitirdiğim ne sevdalar geçmişti nefes aldığım zamanlarda, ne kadar çok ağlamıştım ve bu ağlayışların biteceği zamanları beklemenin içimde kopardığı umutlar ve de bekleyişler vardı ki en önemlisi “en çok seni sevdim” diyenin ihanetleriydi belki de içimdeki umutlarımı eksilterek bende beklentisiz zamanlar bırakan…
En çok şaşkınlığım değil miydi ki “en çok seni sevdim, sendeki dünyada yaşamam şanstı” diyenin ihanetiydi aslında bu günlere sarkan umutsuzluklarım yaşama dahil olmuş düş kırıklıklarım…
Bu günlerde oluşan kimsesizlik düşünceleri ile kendi kendime vurgun yaşam sebebimden uzaklaşma sebebiyse nerede eksik kaldım ki bu günlerdeki umutsuzluk hislerinin çoğalışı…
En çok seni sevdim cümlesinin söylendiği zamanlardı belki de kendime güven duygusu eklediğim…
Oysa o kadar içten söylenen yalanlarla inanışlarımın yıkılışıydı aslında kendime küskünlüğüm.
Üzüntümün kaynağı bana en çok seni sevdim diyene ya diğerlerine kaç defa en çok sevdim dedin?
Uykularımı kaçıran asıl bu ihanetin aslındaki en tuzlusu…
Evet yaşamımın tüm güzelliklerini hırpalayan buydu, yedi kat yerin dibinde kendimi yaşamış hissetmem…
Verilen mutlulukların üstüne acılanma yığan bu korkulu düşler değil miydi yarınlardan korku duyarak yaşamam…
Zaman an gelir tüm gölgeliklerin üstüne güneş ışıklarını serper diyerek yaşama tutunmam değil miydi öfke yığınları arasında yaşamam…
Çoğu kez haykırdığım bir şarkı cümlesi vardı “al başımdan bu sevdayı” derken, içimdeki umut düşünceleri artar olmuştu…
Sanki duvarların ardında var olunan bir yaşamdı artık düşlerimi içinde bıraktığım…
Belki de gün olur sokak kıyılarının süpürüldüğü gibi boşalacaktı bu düşünceler…
Ardına bakmadan gittiğindi sevgi adına sevmeye ihanet edişin…
Aslında yarınsızlık düşleriydi yaşamıma hükmeden. Ve o ana kadar sevmeye dair yazdığın tüm cümlelere inkâr düşüncesini taşımandı asıl beni şaşırtan…
Zaman sen düşlerini puslandırırken, inkârcılık düşünceleri ile özlem yükseltti…
Zaman tüm düşüncelerin gerçekliğini gösterdiğinde oynanan tüm oyunların senaryosu okunmuş olur. Yalan ve ihanet sevgiye karıştığında bedeli uygulamayı kullanan kişiye ödetir…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 26.12.2019 13:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Düşündüm de neden duramayasıya ağlama çabalarındayım bu eskilerde kalan sevda için? Sert geçen bir yaşam zamanlarıydı bu düşlerin ardında kalan…
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!