Adını koyamadığım düşüncelerdi geceler boyu tan şafağına kadar ardı arkasına sıralanan…
Aslında bu çıkmazların tan şafağında sonlanacağı şüphesizdi ama kendimi soktuğum düşünce çıkmazlarındır haklılığını gün ışığına kadar aranışım…
Belki de biz birbirimize tutunamayanların çaresizliği içinde bunalırken, oysa yaşam sen tarafında cümbüşlü devam ediyordu…
Belki de biz birbirimize tutunamayanların çaresizliği içinde bunalırken, oysa yaşam sen tarafından cümbüşlü devam ediyordu?
Belki de zamanın içindeki doğrularımızı kaybettik. Öyle ya senin doğruların çoğu ayrışmalarınla suskunluklarını çoğaltırdın zaman uymuyordu bana. Ve sen bu ayrışmalarınla suskunluklarını çoğaltırdın…
Oysa yaşam, doğrularını çarpıştıranların çukurlarındaki düşünceleri ile doluşurdu…
Evet aslında seni sevmek benim yaşamsal vebalimdi ve ben acılarla dağılırken yaşamımın girdaplarında savrulurdum…
Ve ben sevmemin bedelini kara çukurlarda düşünce çıkmazları ile ödüyordum. Çünkü ben yaşamın solundan kendimi kurtaramıyordum. Çünkü ben gülüşlerime hasret zamanlarının içinde varlık gösteriyordum
Aslında kendi kendinle kayıplık bu sebebini çözemediğim öfkelenecek hiçbir bahane bulamadığın durgun suya süzülürcesine kulaç atar gibi başlayıp rüzgârı ve karmaşık düşünceleri içine alarak bir koşu hızı ile konu sıçramaları yapıp değişik değişik fotoğraflara bakar gibi kendi düşlerinle adeta cebelleşir bulurum kendimi bu çıkmaz ve kararsız sorgulamalarla…
Aklımda sıçrayan soru ise, yarın veya yarınlar bu günlerden de mi, karmaşık olacaktı?
Kendimi yavaş yavaş dinginleşir hale getirip bu yolculukla da dönüş yolunu değiştirerek gelecek yaşamın etkinliğine teslim olmalıyım…
Kendimden tüm kaçışlarımda yalnızlaşma hisleri ile nefes alacağımı düşünürken aslında sen kalabalıklığıymış ömrümü yalnızlığımın içinde kalabalıklığımda zannedermişim…
Kuru düşler bunlar, kimsesizliğimle onca kalabalıklığımla uğraş içinde boşu boşuna umutlarla varlık savaşı verişim…
Yarın belki farklı bir gün olacak bu yolculuk sonrası kalabalık görüntüleri ile ama gene de adı yaşam olmaktan çıkmayacak…
Ve yıllar sürtelaş, zamanlarını içine alarak, yılların öncesi düşüncelerini anı olarak taşırken, kaybedilmiş umutlarla yaşam ezilerek devam eder…
Sevmenin bedeli ruhsal ezintilerle ortada sıralanan anı düşsel görüntülerini içinde çoğunda pişmanlıklar, birçoğunda düşsel vaz geçişlerle, birçok anıya özlemle hasreti birbirine ekleyerek veya çoğu zaman ruhsal tükenmişliklerle kendi kendimi yargılayarak nerelerde yapılan hatalar vardı veya yetiksiz kaldıklarımız mıydı?
Oradan da sıralanıp kesikliklerle, sonradan ise öfke patlamaları ile geçen yılların artık arkaya baktığımda saygınlığını yitiren konular veya anı kesitleri ile bunalmışlıktan çıkış dönemlerimde oldukça zorlandığım bir yaşam kesitinde var olmaya çalışmak ise ruhsal yığılışlarla beni oldukça hırpaladı sanırım…
“Belki de geçmişe dair sevginin özel tarifini yaparak ruhsal düşünceleri yaşıyordum?
Garipsediğim ise öfke sebeplerimin oldukça fazlalaşmış zamanlardaki bana uymayan davranışları veya fütursuzca kasti olarak kendince sebeplerini yaşama dahil ediyordun. Ve an be an tükenişe uzayan zamanları yaşıyordun…
Artık yaşam arkasında duramayacağımız ruhsal yapıya işleyen hareketlerle devam ediyordu…
Ve böylece ruhsal tükenişler ve ağlamaklarla devam ediyordu.
Çok şey ve önem verdiğim birçok değerlerimiz eksiliyordu ve ben buna tükenişe uzayan zamanlar diyordum artık… Arkasından öfke kırgınlıkları ve en önemlisi pişmanlıklar tutulamaz veya hükmedilemez hızlarla aleyhimize işliyordu…
Ve birbirimizden kaçışlarla bu sevginin son nefesleri alınıyordu…
En önemlisi aramıza bence düşen v öfke ve tiksintilerin peydahlanışı oluşuydu…
Sevgi en gerçek düşünceleri ile itiraf edilemeyen kelimeler ile nefrete dönüşüyordu…
Ve sevgi zamana karşı nefreti kurtuluş için kullanıyordu…
Zor günler ve uykusuz gecelerde çekilen öfke ve ruhsal çöküşlerle kendi kendine ağlama alışkanlıklarına yönlendiriliyordu ruhsal, karmaşık ve dağınık yapıyla bir beden oluşturuluyordu… İşte yaşamın zor ve imkânsızı yaşam nefes almalarını hediye ediyordu karşı koyacak gücü olamadan…
Ve birbirleri ile karşılaşmamak için veya gözyaşlarını birbirlerine göstermemek için şehirler terk edilerek özlem duyguları ile savaşlar başlattılar…
Ve yaşamı ağlayarak özlem yıllarına dahil etti birbirlerinden habersiz eksik nefesler alarak… Uzaklarda birbirleri için yazdıkları her cümlede “özlemek” kelimesinin akla sığmayacak kadar çok cümlelerde kullandılar… “Ben seni çok sevmiştim” cümlesi ile yılları içine aldılar…
Bense, sadece “sevmek” kelimesinin acının içinde varlık gösteren olgu ve yaşam ifade ettiğini düşündüm yıllarca ve de düşüncem hâlâ devam ediyor çünkü saygın günlerini en güzelini yaşamış olma düşüncesi ile…
Bense sadece tek cümle ile yaşanmış yılları zor da olsa atlatırken, “ben bu sevgiye hep saygın kaldım” demekle yaşam gücü elde ettim… Artık yıllar sadece özveri ile yaşadığımız anların saygınlığında kaldım… Oysa yaşam “sevmeye dahil olduğu acılarla” kendi özelliğini gösteriyordu…
Çünkü içinde “umut taşımayan yaşam kesiti sonlanması” idi, geriye kalan düşünce zamanları… Şüphesiz yarın Güneş yeniden doğacak ve düşler yine kaldığı yerden tekrar tekrar düşünülecek değişen b güne göre ne olacak bilinmez ama ruhsal öfkeye dönüşen düşünce zamanları bittiği yerden yeniden başlayacak.
Çünkü sevgi karanlıkta yaşama veya yaşamama, kalan tüm zamanların tekrar tekrar kendini hissettirerek şimdilerde ortaya atacak ve de yokluğunda şarkı söylemenin ne anlamı var ki?
Düşünülecek değişen bugüne göre ne olacak bilinmez ama ruhsal öfkeye dönüşen düşünce zamanları bittiği yerden yeniden başlayacak.
Kayıp zamanlar sonrası yaşam zamanları şu anlar…
Eylül’ün ilk haftası ve deniz suyunun sıcaklığının azaldığı güneş günleri…
Tenhalaşan sahil boyu kumsalında Güneş’in batmak üzere olan kızıllığında kendimle kendi kendime konuşur gibi yazıyorum…
Uzaktan bir şarkının tınısı ile bir şemsiye koruması ile Güneş’in ışıklarına yön verircesine günün öğlen sonrası ışıkları sonrası ışıklarının kızarıklığı ile kendi kendime mırıldandığım o şarkının buruk hisleri ile kendimi zorlarcasına düşüncelerden uzaklaşmaya çalışıyorum.
Düşüncemde bir terazi dengesizliği oluşuyor, durmayasıya tekrarladığım cümlelerle kaybettiklerimle elde ettiklerimin yanında oldukça azaldığını düşünmek oldukça acı verici kelimelerle düşüncelerim dağılmak bilmiyor…
Sen, sevdiğimi tekrarlarken içim acıyor diyen ki ardında bıraktığın enkaz yığını gibi bir benlikle daha ne söyleyebilirim ki?
Sen yaşamıma giren bir hatam idin önceleri mutluluk hisleri ile kendimle şakalaşırken, geleceğimi fütursuzca eksikleştirirken kendimi farkında olmadan mutlu hissettiğim zamanlarda geleceğimi huzursuzluğa doğru kemiriyormuşum gibi fütursuz zamanların nefeslerini almam mutluluk hisleri yaşatırken, bana aslında tam bir yanılgı zamanlarının içinde var olmuşum…
Yalancı mutluluk görüntüleri ile yaşamın uzun bir kesitini hoyratça eksiltmişim mutluluk adına…
Şimdi düşünüyorum da dünlerin mutlulukları sandığım zamanlar bu günlerin hoyratça acılanmalara kapı açıyor muş…
Bana “ben senin geleceğinim” derken çocukça inanmışlıklarımmış bu günkü zamanlarımın çürümüşlüğünü hazırlıyormuş…
Çoğu zaman inanma duygusunun yanılgılarıydı şüphesiz bu günkü siyah zamanlara bodoslamaya dalışım…
Şimdilerde doğu Akdeniz’in serin rüzgarları alnımdan terlerimi kuruturken geleceğe hırslanmamın nedeniydi şüphesiz bu sinirsel kıvranışlarım yarınki ilk güneş ışıkları ile şehrime dönme hazırlığı ile geceyi tamamlayacağım.
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 18.12.2019 12:58:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Belki de zamanın içindeki doğrularımızı kaybettik. Öyle ya senin doğruların çoğu ayrışmalarınla suskunluklarını çoğaltırdın zaman uymuyordu bana. Ve sen bu ayrışmalarınla suskunluklarını çoğaltırdın… Oysa yaşam, doğrularını çarpıştıranların çukurlarındaki düşünceleri ile doluşurdu…
![Mustafa Yılmaz 4](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/12/18/ayriliklar-yasamimiza-zamansiz-girecekti-4.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!