Giderken bıraktığın kara topraktı, bir de alnımı yakar güneş.
Oysa içimde yangınlar oluşmuştu, oysa kızıl bir düş ormanıydı düşüncelerim, kara kış korkusu düşüncelerim, kara kış korkusu gibi daralmıştı içim yalnızlığımla.
Sen sevgili, yaz günlerini yaşamayı vaat etmişken kara kış ayazında bedenim.
Bu gidişti, senin bana kalan yangınlardı.
Şüphesiz bir de yaşam senin olarak kaldı, öyküler ise bana kalandı.
Bakmak, sadece bakmak, geçmişin ardında kalan gölgeliklerden bakmak.
Tüm düşlerin sıralandığı an zamanlarından kopan bir görüntüye bakmak...
Geçen ömrün birçok karesinin sıralandığıdır düşleri tekrar yaşamak belki de en hoş olanına bakmak veya acısı yıllar süren bir anıyı perdeleyerek içinden sadece bir ana bakmak.
Belki de bakmaktan ziyade düşlemek geçmişten kopup geleceğe özlemle saniyeleri değerlendirerek bakmak, çünkü kaç saniyedir bu nefes alma zamanı bilinmez ama ömre uzayan sevgi ki geride kalan sadece geçmişin puslu anıları ile kaybetme acıları.
Aslında önemli olan ben de sevmiştim denmesinin ardında kalan boş düşünüşlerle, göz diplerinde kalan en son sevgi zamanının son saniyeleridir aslında en çok canını yakan.
Zamandı tüm gerçekleri harmanlayarak parçalayan, ardına sığınılan sevme duygularıydı, umutla yarınsız düşler kurmalarımıza, oysa gelecekti kendine has özelliği ile tüm düşleri karanlıkta bırakan...
Sen sevgili yarınlar vaat ederken dünlere hüzün yükledin hep, oysa yaşam iki sevgi arasında sıkışmıştı geleceğe umutla.
Vaat ettiğin tüm düşlerdi ömrüme acı damgası vuran.
Korkularım kayboluşlarım ile atağa kalkıyordu. Senin kayboluşlarındı benim düşkünlüğüm.
Ve ben düştükçe sen güçleniyordun.
Oysa yaşam hak edeninin yanında gülümserdi…
Ve sen kendi korkuların ile yaşarken, benim çıktığın yerlere düştün.
Zaman hak edenlerle mutluluğu paylaşırdı.
Ve ben kendi özgüven savaşını kazandıkça, sen düştüğün çukurların derinine indin.
İşte böyle sevgili, yaşam çukur kazanların çukurunda acı yaşatırdı.
Şimdi sen kayıpların gölgelerinde dolaşırken, ben ruhumun gölgeliklerinde var oluşumu düşlüyordum.
Galiba senin benden aldıklarını zaman bana iade ediyordu.
Şimdilerde son bahar rüzgarları ile ıslık çalarken ben, benlik savaşının kurtuluş seslerini mırıldanıyordum…
Demiştim sana on yıllar önce zaman seni çürütürken beni gölgeliklerinde saklayacak diye.
Hadi bana bir şeyler söyle ki bu gece rüyama girmenden kurtar beni, çünkü gördüğüm her rüya sonrası ağlamak geliyor içimden ki bu gece ağlamak istemiyorum...
Beni ömründen ayırdıkça yaşamın hep karanlıkta kalacaktı, bunu biliyorsun değil mi?
Oysa sen geçmişin zamanlarında beni hep masallara dahil ederdin.
Acılanmalar sıralanırdı ardı arkasına yaşamımıza biz düşlerimizi sıralarken birbirimize sarılırdık. İşte o zaman susarken, tekrar sarılırdık birbirimize, hiçbir acıya diz çökmedik ki bu zamansız ayrılığa boyun eğelim…
Kaç acı, kaç zaman yoksunluğu ile küskün düştük, bazen gülümsedik hayata.
Bazen kendimizden kıskandık mutluluğu çoğu zaman da kendimize adadığımız şarkıda birleşti duygularımız ama yıllar ardı arkasına ve sadece acı topluluğu doluştu yaşamın çoğul karelerine.
Şimdilerde bir hoşça kal deme şansımız dahi olmayan sen sevgili, dediğime belki de zamansız bir çaresizlik vardır geleceğe dair mutluluk zamanlarından birinde?
Acılanmalarıma söz gelince, ha bitmiş ha da geleceğe artık hiçbir zaman eskisi kadar olamazdı…
Seni yazmaktan başka hiçbir şeye zamanım olmadı…
Ne kadar da kolaymış sana ait olduğumu sanarak seni düşünmeden terk edişim ki nefrete sığınmış bedensel direncin çöküşüydü aslında.
Gözü kapalı düş kurmalar değil bunlar, gözbebeklerini bilinçsizce sabit bir noktaya kilitleyip, geçmişin bir anısına gömülüp “o da ruhunu dinginleştirecek bir yaşamı bulabildi mi diye kendine mırıldandığında içinde incecik bir sızı ile acılanma hisleri oluşur.
Yaşam çoğu zaman düşlediğin ile yaşadığın farklı olaylarla karşına dikilir ve artık yapacağın tek bir şey bile kalmamıştır kendin için.
Yarı yarıya terk edilmiş sevme duygularının saklandığı bir köşe başı telaşı bunlar. İçinde unutulmuşluğun ve de kaybetme korkularının yaşandığı bir düşünce selinden vaz geçiş zamanlarıydı, kendi kendine yetikli olunan yaşamın umutlarının içinde saklandığıydı bundan sonraki nefes alma zamanlarım.
Evet sevgili, senin beklentin gibi perperişan bir hayatın içinde kalmadım senin gidişinden sonraları.
Yeni düşler ve yeni umutlardı artık nefes alıp kokusunu duymak istediğim zamanlardır ki seninle olduğum zamanlarımın içinde taşıdığım zıt anlaşılmalar korkusundan da uzak yaşam zamanlarımdı artık var oluşum anlarım.
Herkesin güldüğü anda sadece ağlayan fark edilirdi.
Ve herkes seninle gülerken sadece ben ağlıyordum ama sen bunun hiçbir zaman fark edemedin.
İşte yaşamdan kopuş sebebimiz buydu.
Oysa sen seni ençok ağlarken fark etmiştim her keslerine rağmen.
Ve senin kalabalıklaşman benim ömrüme işlenirken sensizlikte olan bir yaşamı fark etmiş oldum.
Ama sen kalabalıklarınla görüyorum ki yalnızlıktasın.
Zaman ağlayanlarla gülenler arasındaki farkı elbet açığa çıkaracaktı.
Ve sen ömrünü gülememekle yaşayacaksın bu günlerde olduğu gibi..
Hiçbir şey sonlanamıyordu ama bir gün yaşamımdaki bir çok şey sonlanmış olacaktı çünkü ben hatalarıma rağmen bir çok yaşanmışlık
Sandığım onlar da zaman gibi sonlanarak sonsuzluğu olacaktı.
Evet sevdiğim benden uzağa doğru gitmiştin.
Anlaşıldı ki istemek sahip olmak demekti, senin de isteklerine sahip olamadın çok şey gibi…
Yaşam benden aldıklarını çoğu zaman senle bütünleştirdi. Oysa sen bendeki varlığınla yaşamda var olduğunu söyledin.
Zaman çok şeyi değiştirdiği gibi bu düşsel anlamı da farklı yöne sığdırdı sanırım.
Karanlıkta ıslak bir düş yağmuru bu düşünceler, kaldırım taşlarını umursamadan, yaşam boyu attığım üzüntülü adımlar geceleri gün ışığı ile birleştirirken, yaşamın ağır şartları sarsmıştı bedenimi ve geçmişin bedelsiz bir saplantısıydı yaşamı dara sokan…
Bir dünya bu sadece kendi düşlerimi ve de çaresizliklerimi içinde saklayan.
Bağışlanamayan bir yazgı bu kendi kendimi çaresizleştirmem.
Kayıt Tarihi : 31.12.2019 17:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Geçen ömrün birçok karesinin sıralandığıdır düşleri tekrar yaşamak belki de en hoş olanına bakmak veya acısı yıllar süren bir anıyı perdeleyerek içinden sadece bir ana bakmak. Belki de bakmaktan ziyade düşlemek geçmişten kopup geleceğe özlemle saniyeleri değerlendirerek bakmak, çünkü kaç saniyedir bu nefes alma zamanı bilinmez ama ömre uzayan sevgi ki geride kalan sadece geçmişin puslu anıları ile kaybetme acıları.

TÜM YORUMLAR (1)