Belki Ayrılık Vakti Gelmiştir
Belki ayrılık vakti gelmiştir…
Sözcükler dudaklarda düğümlenir,
gözler, vedanın ağırlığını taşıyamaz.
Sessiz bir rüzgâr geçer aradan,
ne söylediğini duyamazsın,
ama bilirsin; bu, son rüzgârdır.
Giden, adımlarını saklar,
arkasına bakmaya cesaret edemez.
Çünkü bilmektedir;
bir kere baksa,
kalır.
Kalan, kapının eşiğinde durur,
avucunda gidenin sıcaklığından
geriye kalmış boşluk…
Bir boşluğu tutmak ne zordur, bilir misin?
Avuç avuç düşer içine,
tutamazsın.
Giden, uzaklaşırken kendi kalbini de taşır,
çünkü bir parçası hâlâ oradadır,
kalanın gözlerinde,
o son bakışın içinde.
Kalan, ardında kapanan kapının
sesini duyar gece boyunca.
Her tıkırtı, her sessizlik,
gidenin ayak sesleri gibi gelir.
Giden, “unutmam” diye fısıldar içinden,
ama günler birbirini kovalar,
yüzler bulanıklaşır, sesler silikleşir.
Kalan, “unutamam” der yüksek sesle,
çünkü unutmamak,
tek sahip olduğu şeydir artık.
Giden yağmurun altında yürür,
kalan yağmuru camdan izler.
Aynı damlalar
ikisini de ıslatır,
ama biri kaçar, diğeri bekler.
Ve bir gün,
gidenin yolu kalanın yüreğine düşer yine.
Ama artık geçtir.
Çünkü kalan, bekleyerek değil,
yaralarını sararak yaşamayı öğrenmiştir.
Ama işte…
Cân unutmaz ki;
gideni de kalanı da.
Çünkü aşk, ne tam gidenindir,
ne de tam kalanın…
O, yolların ortasında hâlâ birbirini bekleyen
iki yarım kalbin ortak suskunluğudur.
Ve bil ki;
bazen giden, en çok kalan olur,
bazen kalan, en çok giden.
Çünkü ayrılık,
adımların değil,
kalbin hangi yöne yürüdüğünün hikâyesidir.
12 Ağustos salı 2025
@dsız..
Kayıt Tarihi : 12.8.2025 12:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!