(Bu şiir 60’lı yıllarda çalışmak için Avrupa’ya
gelen ilk kuşak işçilerimiz, babalarımıza atfen yazılmıştır.)
Biraz sonra kalkacak ayrılık treni
Bağışlamaz ayıracak iki candan seveni
Götürecek uzaklara, tanıtacak gurbet elleri
Bilmem kaç yıl göremiyeceğim nazlı yari
Son bir kez sarılıyorum sevdiğime sımsıkı
Hissediyorum kalbinin delice çırpınışını
Salıvermemek için zor tutuyorum gözyaşımı
Bizi bu hallere koyan kader mi yoksa para mı
Öpüyorum son bir kez elma yanaktan doya doya
Kokluyorum yarin ılık nefesini doya doya
Daha şimdiden hüzün çöktü, sonu hayrola
Biliyorum ela gözler dolacak yaşla, ama ne fayda
Son kez tutuyorum yarin yumuşacık ellerini
Son kez okşuyorum saçlarını, öpüyorum gözlerini
Son kez duyuyorum o ahenkli, tatlı sözlerini
Biniyorum trene, bir haykırış dillerde; unutma beni
Tren çalışıyor, kapıları tamamen kapandı
Açıyorum camı son bir kez göreyim diye yari
Bir anons duyuyorum, gelmiş hareket vakti
Yıllarca gitmez hayalimden yarimin şu son hali
Çöküp sızmışım koltuğun bir köşesinde
Dalmışım sevgi dolu güzel hayallere
Gözyaşlarım sel olmuş, vagon dönmüş denize
Nasıldım, ne oldum, Allah acısın hepimize
Sevenlerin kaderi mi bu bilmem ama
Bu bir suçumuzun cezasımı yoksa
Ne olursa olsun ayrılık çok mu çok zor
Kimseye göstermesin diye yalvarırım Allah’a
Gözlerimi açtığımda baktım gelmişiz gurbete
Kimi bagajının, kimi yoldaşının peşinde
Ben sanki ölü gibi donup kaldım yerimde
Ahh, ahh bir kavuşabilsem tekrar nazlı yarime
Boynum bükük, gözlerim yaşlı indim trenden
Kimi bir öpücük bekliyor sevdiğinden
Kimisi coşuyor kavuşmanın sevincinden
Ağlıyorum benim kimsem yok, dahi bir bekleyen
Götürdüler beni tenha bir sokakta bir köhne eve
Tanıştırdılar orada kalan bir kaç genç ile
Dediler bu gece yatın yarın başlayacaksınız işe
Anladımki daha şimdiden rahat huzur yok bize
O gece hep düşünüp durdum, uyku girmedi gözüme
Sabaha doğru dalmışım gözlerim yaşlı bir halde
Beni uyandırdılar, ağlama dediler be arkadaş
Teselli ettiler, geçer ilk gün biz de ağlamıştık diye
Sabah erkenden kalktık, varıp başladık işe
Üstelik en ağır en pis işleri verdiler bize
Zaten bütün talihsizler düşmüş gurbet ellere
Vazgeçilmez girmişiz bir kere biz bu işlere
Günler böyle devam edip giderken
Aylar yaşanmadan çekip giderken
Kimbilir dünyada nice mutlu insan varken
Biz her gün kahrolup ölüyoruz yaşarken
Söylenirim bazen hapishane burdan iyidir diye
Hiç olmazsa gelirdi sevdiklerim görüş gününde
Zaten bu gurbetin hapishaneden farkı ne
İşi işkence, evi bahçesi, hasret ise zindanı
Dil bile bilmezsin derdini anlatasın doktor beye
Zaten sırt dönüyorlar, bakmıyorlar yabancı diye
Bir esir bir köle gibi çalıştırıyorlar bizi ölesiye
Kimsen yok dertleşecek, ağlarsın gözyaşın bitesiye
Bayram olur ana baba yokki ellerini öpesin
Sevdiğin yanında yokki sarılıp sevesin
Çoluk çocuk ta yokki göz öpüp harçlık veresin
Bayramlardan daha çok ecelini istersin
Kime dert yanayım kime isyan edeyim
Seveni sevenden, dostu dosttan ayıran
Ana, baba, evlatı birbirinden koparan
Bizi ayıran şu kara tren mi devrilsin diyeyim
Sanırım bütün gurbetçiler hep benim gibi
Kimi yardan, kimi sıla, vatandan ayrı
Kimi anne, baba, kardeş kimi yuvadan ayrı
Bence gurbetçilerin hepsinin bahtı karalı
Hatırlarım bazen eski anıları, maziyi
Daha nişanlıyken asker ocağında geçen günleri
Yine de çekmemiştim bunca özlemi
Kimbilir ağlamaktan kan dolmuştur yarin gözleri
Gurbet öyle acıki giden geri gelmiyor merhum gibi
Gurbet öyle bir çukurki düşen çıkamıyor mezar gibi
Yollar öyle çok ırakki bitmek bilmiyor dünya gibi
Hasret öyle zorki yiyip bitiriyor insanı canavar gibi
Yaşanmaz bu gurbette eğer ağlamakta olmasa
Gelir bir mektup ayda, bir kart bayramlarda
Bazen sevinç bazen de hüzün dolu satırlarda
Daha zarfı açmadan ağlıyorsun, ağlada ağla
Eskiden istemezdim bir gün bitip diğeri gelse
Bilmiyorum dünyamı yoksa benmi döndüm tersine
Şimdi yalvarıyorum Allah’a günler çabuk geçsin diye
Nazlı yare kavuşmak için razıyım şimdi herşeye
Yine bir gün döndüğümde işten eve
Arkadaş derhal istedi benden müjde
Sevinçten kendimi attım yerden yerlere
Çünkü gurbetten kurtulmayı almıştım göze
Bir kızım olmuş yolladılar resmini bana
Gözlerim doldu bakarken o şirin yavruya
Hadi bizim suçumuz olsun candan sevmek
Peki bu yavrunun suçu ne, dünyaya mı gelmek
Ben okumam gerekirdi kulağına ezanı
Affet Allah’ım affet benim günahlarımı
Sende görüyorsun Tanrım neler çektiğimi
Ah zalim gurbet ayırmasan olmazmı sevenleri
Bazen yinede kendi halime şükrediyorum
Çünkü burada yabancılarla evlenenleri görüyorum
Doğan çocuklarının hallerini biliyorum
Kendimden daha çok onlara üzülüyorum
Kim olduğunu, nerde doğduğunu unutuyor bazıları
Kalmıyor şu Avrupalılardan farkları
Elleriyle değiştiriyor cehennemle dünyayı
Birde bu acı gerçekler yakıyor beni, çok acı
Bir gün yeter dedim, bırakın da gidelim izine
Korkmayın kaçmayız, alıştik biz bu cehenneme
Artıyor hasreti yurdumuzun günden güne
Yetmiyor mu gençliğimizi feda ettiğimiz size
Dayanamadım atladım trene gitmek için izine
Binbir zorluklarla vardım güzel köyüme
Görse bir eski dostum beni tanımaz bile
Çünkü saçlarım ağardı, veda ettim gençliğe
Görünce yarim beni sevinçten düşüp bayıldı
Değdirince elimi tenine, yeniden ayıldı
Bitanem, canım diyerek sıkı sıkı sarıldı
Tutamayıp kendisini için için ağladı
Kızım büyümüş girmiş onbir yaşına
Yıllarca babasını sorup durmuş anasına
Yazıkki gördüğünde beni kim diye sordu
Sarılıp öptü beni duyunca babası olduğumu
Bak sevdigim döndügüme çok sevinçlisin
Bilmiyorsun bu izin değil, birkaç gün izin
Ağlama birtanem kaderimizdir bu bizim
Ömür boyu sürecek bir derdimiz bu bizim
Aslında gurbeti şiirler değil, romanlar bile anlatamaz
Okuduğunuz bu uzun şiir birkaç olayın anısı
Bir gün değil bir ömür böyle yaşar gurbetçiler
Bunu yaşamayanlar beni asla anlayamaz
Sanmayınki bu öykü burada bitip gidiyor
Gülmeyi bekledikçe yüzümüz hiç gülmüyor
Günler acılarla geçiyor, lakin ömür de bitiyor
Gurbette ölen birine mezar bile bulunmuyor
Tanrım gurbette muhtaç etme sen hiç kimseyi
Sen büyüksün hasrete düşürme hiç kimseleri
Ayırma sen nolur birbirini çok sevenleri
Gurbeti, hasreti yok et, mesut et seni bileni
Hep ben anlattım derdimi, ağrıttım başınızı
Sağolun yinede dinlediniz bu gurbetçi arkadaşınızı
Biraz da siz anlatsanız büyük aşklarınızı
Ensar’ım, ağlamayı çok severim akıtarak gözyaşımı
Rotterdam,24.10.1986
Ensar AktaşKayıt Tarihi : 16.6.2002 18:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Gurbet öyle bir çukur ki düşen çıkamıyor mezar gibi
Yollar öyle çok ırak ki bitmek bilmiyor dünya gibi
Hasret öyle zor ki yiyip bitiriyor insanı canavar gibi '
Ne desem sairim? Ceken bilir böylesine gurbeti. Senelerin dertlerinde dolandirdin ruhumu...
TÜM YORUMLAR (1)