Tren gara doğru koşuyordu
soluk soluğa
Çığlığı ayrılık seslerine karışarak
Ayrılık bir bıçak gibi
Kesiyordu
Tutuşmuş iki eli
Ve bırakıyordu ardında
İki kesik yalnız kol
İşte doğuyor
Ürkek çocukları hüznün
Gittikçe kararan göğün altında
Az sonra çıkar ay
Gölgeleri siler
Üzerimizde ince bir yay gibi gerilir
Toplumsal yorgunluğumuz çöker
Göğün mavi olduğunu unuturuz
Çok sürmez fakat
Bir türkü sesi
Bir gül
Bir düş
Dövüşmek gücümüzü dürter
Bizi bizden alır
Götürür herkese
Herkese
Herkesler
Evdekiler
Anneler babalar çocuklar
Dışarıdakiler
Sendikalar dağlar yollar
İçeridekiler
Kader mahkumları
Fabrikadakiler
işçiler
Öğrenciler
Ve sen
Yani insan
Ayrılık burkmasın seni
Susturmasın
Susma konuş
Ayrılık ne ki
İnsanın insandan kopuşu değil
Anın andan kopuşu
tamamlanmaz hiçbir an
ancak bir menzildir diğeri için
Sürekliliği konuşmanla olan
Sürekli koşu
Durma koş
Susma konuş
Sen konuşurken dağılır karanlık
Çıkar yüzeye inci mercan gümüş
Susma susarsan biter bu düş
Ağaç ağaç olur
taş taş yine
Susma ışık tut en derine
Ve aç bütün kapıları
Amaç değildir ölmek
Bize ne karanlıktan
Fakat derindir insan
Derindedir
En derin kuyudan
Karanlıkla iç içeliği bundan
Susma susarsan yıldızlar düşecek
Yol bulduğumuz yıldızlar bir bir
Susma
konuş
Boş ver
Bize
işe yaramaz kalabalıklar diyen
umutsuz aydını
karanlığı dağıt ey elektrik işçisi
şimşek çak
kablonun
bir ucunu diğerine çarparak
tüm şehir
aydınlansın
gün gibi
görsünler
ellerimizin hünerini
yarasalar gibi
karanlığa tapmıyorlarsa eğer
çıksınlar inlerinden
buyursunlar geniş soframıza
her insana açık soframıza
halil ibrahim soframıza
ayrılığın olmadığı soframıza
ve hakeza
Kayıt Tarihi : 12.8.2008 03:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!