Ayrılık Oyunu Şiiri - Selahattin Yetgin

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


33

TAKİPÇİ

Ayrılık Oyunu

'Ey benim yaban güvercinim;
Ayrılık dağıma küskünlüğün,
Dallarımdan nicedir ayrılığın
Bitmedimi hala, neredesin! ..'

Sorular sorarsın durmadan. İçindeki yumakları karamsarlık dağlarıma dolarsın. Günlerdir bomboş içim. Günlerdir, fırtınalar esmiyor dağlarımda. Dingin ruhumun bozkırlarında nicedir yoksun. Nicedir, buz kesmiş, sarkıtlar ağmış sığındığım kuytularda yalnızlığımın buğulanan nefeslerinde bir başıma yaşıyorum.
Sen aramayınca, sen beni sormayınca küskünlüğümün ilmek başlarında sıkıyorum yumruğumu. Hasretin memesine yapışmışlığım bitmiyor, dinmiyor içimin harman bozumları. Ateşe sardığım gecelerde, ağlayışlarımın öksüz suretlerini önüme yığıp, anıların yaman koynunda felekle sohbete duruyorum. Yokluğunun sivri dikenleri acıtırken canımı, gün batımlarına düşürdüğüm ellerinin boz bulanık sularında sensizliği kan kızılı akşamlara soruyorum.
Kim vurdu göğsümden beni? Kanatlarım neden düşmüş böyle, upuzun, boylu boyunca yatıyorum yolunda. Sevdanın paralanmış döşeklerinde içimde bir kurt ulur, çakallar yoldaşım olur, akbabalar başımda döner. İhanet dört nala koşturur peşimde ve koynumdaki gizli sevdalarla kaçarım senden.
İlençli bir sevdasın sen. Gözlerime yasaklı, geleceğime tutsak, yiğitliğime korkaksın. Başımı kesseler, darağacında sallasalar gövdemi, nice törelerle kuşatsalar gövdemi siyah kirpiklerinle vursan canevimden aman demem. Suçum, aman gerektirmez. Suçum sorgusuzdur. Yılan inlerine girsede sevdam, arlanmam, pınarlarının suyundan asla vazgeçmem.
Neyleyim, bildiğim tüm türküler seni söyler. Karanfil kokun içimden çıkmaz. Mor gülüşlerin, çiçekler yetiştirir bahçemde. Açtıkça yeşillenir, yeşillendikçe hayata döner yüreğim. Seni sevdikçe tükenir, seni sevdikçe beyaz bir tay gibi dörtnala koşumlanırım. Gözlerinin ışıltısı sallar beşiğimi. Gövdem güçlenir, kara kışta karlarım erir, kanım damarlarımda bir başka dolanır. Seninle pınarlara karışıp toprağa yürümüşüm.
Adını anmışım buncadır. Adını bileklerime kazımışım. Parmaklarını ellerimle büyütmüş, kelepçeni yüreğime takmışım. Sana yanmışım buncadır. Buncadır, bir deli yürek, ateş yüklü bir bulut, sazın telindeki mızrap, yılanın inindeki karınca, adı duyulmamış, yüzü bilinmemiş, kanı sevdayla karıştıran bir ozanım ben.
Sevdanı taşımışım buncadır. Onca güneş doğdu, onca gece geçti sensiz. Kaypaklık dönencelerinde yılanların yatağında yatıp, ağlayışlarımı kimselere göstermedim. Bahar gelince buralara kirli sularını, yalnızlık ovalarına salıp, sana vurulduğum dağlarda kurtlarla oyun oynadım. Nice çakal sürüleriyle kaynaşıp piç bakışlı, salya köpüklü sevdalara nefretle baktım. Tanrıların önünde diz çöküp, bulanık havalarda ürkek bakışlar gördüm. Doymamış, aç gözlü nice kimliksizlerin arıların kovanına çomak sokanları gördüm. Ninnilere ağıtları, çocuklara sahte gülüşleri, al memelere uzanan kirli elleri gördüm.
Soğuk demirlerini gövdemden çek gayrı. Sırtını yılanın ininden uzak tut. Seni sevmişim, içimde ateş, bahçemde çiçek, dağlarımda güneş. Sana sevdam demişim, buncadır bir seni bilmişim. Küskün ellerini çek artık ülkemden. Birgün, mavi düşlerim biter, kara kışta gövdem donar, ekinlerim tane tutmaz, öfkemin katmanlarında nefesim kesilir ve bu hikaye de böyle biter. Gün henüz bitmeden, başıma karlar yağmadan uzat ellerini, nefesinle ısıt üşüyen bedenimi. Bu ayrılık oyununa artık bir son ver.

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 22.6.2005 14:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selahattin Yetgin