Ölümün, adım adım yaklaştığını görüyorum,
Tükenmez dediğim ömrümü sorguluyorum,
Karanlığın altındaki aydınlık ruhumla;
Karanlıklara koşuyorum, aydınlığı yakalamak için.
Gökyüzündeki bulutlar, hep kaçar kaçar;
Çarpışmak ve su indirmek için çatlamış dudaklara.
Kırlar, obalar ve dereler hep şarkı söyler,
Masum, sulak gözlü ceylanlarla…
Eski dostlarınızın, kaçı var yanınızda?
Şimdiki dostlarınınız çok mu iyi sanki!
Onları onlar eden öncekiler değil mi?
Onları görüyorum, parıldayan gözlerinizde.
Ayrılıklar uzaklaşmanın ve yakınlaşmanın,
Yağmur yüklü bulutlarıdır, bağrımızda.
Yağmurlar yağmazsa nebatlar bitmez,
Çileler düğümlenir, kör boğazımızda.
Mecnunlar; az çile çekmedi, çile hanede,
Leyla’sını kaybedenler ise mecnunlaştı.
Ayrılık hayatımızın, tuzu biberi oldu;
Sevgiye susamış, gencecik dudaklarımızda…
Ayrılık acısını kelimeler anlatamaz,
Anlatmaya kalkışan aceleci kelimeler,
İkiyüzlülerin ellerinde hançerlenerek,
Patır patır dökülürdü, yuvarlanmadan.
Veda etmek hayatımızda güzel olmasaydı,
Peygamberler dünyadan hiç ayrılmazdı.
Ahiretin merhabası ölümümüzde olmasaydı,
Ayrılıklardan ayrılığa, usanmadan koşulmazdı…
Ayrılmak gerek, ayrılmamak için ayrılmak;
Ebedi hayatın ayrılığı ile hayata bağlanmak,
Sonsuzluk sonsuzluğu ile kucaklaşmak ve ona sarılmak,
Ağlamadan ağlamak ve gülmeden gülebilmek için…
Temmuz 1998
İstanbul
Kayıt Tarihi : 21.11.2009 09:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)