Kaçışmakta olan sığınağın içinde gözümü alçatmadan devirdim bütün putları,
Tanrıya müjdeler olsun, Tanrım sevinmen gerek!
Yırtıyorum nice karanlıkları ve kirletiyorum bu gece korkakça tutunmak isteyen yazılarımı!
Biliyorum yazılarım ipe sapa gelmez artık!
Yazılarım; yanardağın damarında pişiyor...
İnsanlığı yaşatamıyorum, gittikçe kan kaybediyor!
Ki
İnsanlık ölü bir hücre beynimde,
Susuyor, kahroluyorum...
Sökülüyor düşüncelerim ilmek ilmek;
Düşüncelerimi ara ara çekiştirip örüyorum,
Görüyorum görüyorum Tanrım, görüyorum...
Kanımda bir uyuşukluk var,
Bedenimde bir soğukluk,
Bir ölünün susuşu var, kulaklarımda çınlıyor...
Bu ses, evet, evet bu ses ruhumu yırtıyor sanki,
Gözyaşlarımda bir ayaklanma var, topa tutuyorlar beni,
Konuşmam gerek fakat susturuyorum kendimi,
Gözyaşlarımda bir ayaklanma var, topa tutuyorlar beni...
Düşüncelerimi çatlatana kadar susuyorum,
Ölmek başlı başına bir eylemdi oysa!
Önce düşüncelerimin bariz katledilişi ve duygularımın amansız hastalığa yakalanışı!
Evet, evet birileri ölüyor fakat ben can çekişiyorum...
Korkuyorum seni düşünen onca düşüncelerim putlar gibi ayaklanacak diye!
Saklı kalmış bizde ne varsa yıkıveriyorum,
Putlar, bir kez daha yıkılıyor sesini duyunca,
Tanrım önce sen susuyorsun, sonra ben susuyorum,
Bir çığlık duyuyorum, kimse konuşmuyor,
Tanrım, o çığlık diniyor yavaş yavaş ve putlar gibi bende mabedimde devriliyorum,
İğne iplik batıyor düşüncelerime;
Kanatıyor içimdeki yarayı,
Ve yine, yine bir gece yarısı!
Oturup bağdaş kurarken vicdanımla,
Ayrılık diyorum ayrılık, gemilerimi batırıyor, gözlerine vuruluyorum,
Vicdanımı ararken esasında kayboluş terkibini anlatıyorum!
Fakat Tanrım yine susuyor, ben ipe sapa gelmez ayrılığı öldürüyorum...
Ve bir kayboluş hikayesini resmederken yıkılmak üzereyim,
Tanrım elbette, elbette yıkılırsam dokunursun ruhuma,
Yıllarca putları çizsem de şiirimde,yazımda...
Seni unutacak kadar inkara düşsem de,
Uzatırsın ellerini,
Avuçlarında bir ayrılık türküsünün yanık kokusu var,
Tanrım, ellerini tuttuğumda utancım sarılacak bir omuz arar...
Gökte bir omuz var hüngür hüngür ağlıyor,
Gözyaşları saçlarıma düştüğü vakit, insanoğlu ıslanıyor, en son ben ıslanıyorum...
Bacalardan akan kan kirli ve damarlarımı çatlatıyor ki ayrılık çekiyor sancısını!
Ayrılık diyorum Tanrım, bacadan akan kan kadar kırmızı,
Damarlarımı çatladan kir kadar içimde bırakıyor kör bir sızıyı...
Ey insanoğlu ayrılık ile ayrılıyorum dinleyin beni!
Paçamdan akan ruhumun ıslanmış derisiyle adımlarımı atarken son kez can çekişiyorum,
Nefesim keskin mızrak gibi batıyor boğazıma,
Vücudumda bir titreme var ve birileri yakarıyor ayak ucumda!
Ölüyorum, ölüyorum Tanrım, sen ölmeyeceksin desen de!
Ölüler önce kendi ruhunu terk eder!
Gidiyorum Tanrım gidiyorum terk ediyorum kendimi...
Gördüğüm kadarıyla ölüler önce çırpınışlarını hisseder
Hissediyorum Tanrım!
Bedenimin çırpınışından ölümümün gelişini tanırım...
Emrullah Burgu
Kayıt Tarihi : 24.6.2020 22:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kendini terk edemeyenlerin hikayesi.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!