Mevsim sonbahardı
Ekim ayının başıydı henüz.
Ayrılık zamanı gelmişti sessiz sedasız
Bir hançer gibiydi namussuz ayrılık.
Kanımızı akıtmadan yakmıştı canımızı.
Yarıda bırakmıştı aşk denen heyecanımızı.
Sen ağlıyordun, ben yanıyordum.
Yanıyordu gözpınarlarım, yanıyordu yüreğim.
Canım yanıyordu, ağlayamıyordum.
Elimi tutmuştun bir ara gözlerime bakarak.
Gözyaşlarını silmiştim hiç bir şey söylemeden.
Çok şeyler söylemek istiyordum oysa, söyleyemiyordum.
Ben de ağlamak istiyordum, ağlayamıyordum.
Gözyaşlarının tuzu kalmıştı dudaklarımda ayrılırken.
Elveda bile demedik birbirimize, içimizden yalvarırken.
Sadece bakışmıştık.
Ve
Mevsim sonbahardı.
Ekim ayının başıydı henüz.
Ayrılmıştık.
Bir çok sonbaharlar yaşadık her ikimizde.
Daha dündü işte, yine karşılaştık.
İkimizde başımızla selamlaştık.
Yanımda kızım vardı, senin de eşin.
Bir de bize haber taşıyan küçük kardeşin.
Ben, öylece kalakaldım, ardınsıra bakarak.
Şimdi döner! Şimdi döner derken, döndün.
Göz ucuyla bana baktın.
Çok net duydum söylediğini:
‘’Oğlum Adnan! Yürüsene! ’’
Oğluydu O’nun ardından gelen o çocuk.
Adı da benim adım.
Baktığımı biliyordu.
Kucağına aldı şöyle, öptükçe öpüyordu.
‘’Haydi baba! ’’ Dedi kızım.
Bunu o da duymuştu.
‘’Tamam Zeynep’’ Dediğimde gülümsemiş,
Sanırım memnun olmuştu.
Kayıt Tarihi : 17.4.2010 20:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!