Ayrılığın Üçüncü Gecesi.. Şiiri - Ali Akar

Ali Akar
317

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Ayrılığın Üçüncü Gecesi..

Yolun ayrıldığı bir sahne vardı o an gözlerinde. İki ayrı dünyaya açılan pencere gibiydi ama bu biraz daha ıslak ve biraz daha rüzgarlıydı son bahardan. Severdi aslında hazan mevsimini ama bu acı neye gerekti ki! Zaten bir filmdeki ayrılık bile onda hüzünlü sonbaharken bu kez onun şu ıslak ve rüzgarlı havasını sevmedi.

Ellerinin titreyişi insanı bu kadar ürkütür mü bilmezken şimdi titreyen ellerinden korkar olmuştu işte. Gün o gündü. İki insanın karşı karşıya duruşundan daha fazlasının olduğu ama bir türlü kelimelerin dudaklardan süzülmediği bir gündü. Konu nasıl olsa bir acıya çıkacak da değildi aslında. Ki bu kaderde de yazılı değildi ona göre, o ana kadar ve evvelinde. Bu belki de saklı bırakılmış bir kaderdi Hatta alınlara yazılmamış, avuçlara bile çizilmemişti belki de.

Ve sözlerinin bittiği anı hatırladı. Dudaklarından dökülmüş o son bir kaç kelimenin içinde saklı isyanı anımsamak istedi. Duraladı. Sahi isyan var mıydı bilemedi. Neydi bu karmaşa neydi bu yokluk hissi. Ürperdi önce ve korktu düşündükçe anlamsız hislerin işgalini. Şimdi biri gelip dürtse, bir an irkilecek ve sanki hiç bir şey yokmuş gibi, konuşmaya başlayabilecek miydi? Bilinmezdi ama ondaki karmaşanın hikayesi işte tam burada başlıyor.

Sabahın erken saatinde uyanan gözlerinin sevgiliyi arayışında bir sorun yoktu o gün. Her gün kadar güzel ve her sabahki gibi telaşlıydı sokaktan geçen insanların hali. Ve her zamanki işlerin yapıldığı bir öğle arası, bir öğle sonrası ve bir akşam üstü yaşandıktan sonra gelip çatan bu ayrılığın onu bulmasından kim sorumluydu? Ah bir bilsem dediği anda kendinde ve etrafında hatalar aramaya başlamasıyla ince bir suçluluk hissetti. Ama diye başlayan binlerce bahane vardı aklında.
Oysa ben şunu istemiştim diye başlayan dilekler ve keşke diye biten son sözlerden kurulu bir yığın cümlenin içinde şimdi odasında oturmuş, çalmaya yüz bile tutmayan telefonun her an çalacakmış gibi olmasını dileyen gözlerle, sadece sokağa ve telefonuna bakıp duruyordu. Ne o yoksa deliriyor muydu. Ve bundan da beteri içinden kopup gelen ağlama isteğine rağmen ona karşı duran, gözündeki yaşları durduran o garip his gurur muydu tam bilmiyordu.

Kaç sefer - Boş ver diye birden kalkıverdi oturduğu yataktan. Ve aynı hızla geri düşüverdi cüssesi ona itaatsiz tavırla. Şimdi bir yanda titreyen elleri bir yanda her olası hataya ya da kabahate bir bahane bulan mantığı ama yine de sürekli her ama her şeyi suçlayan kalbi var...
Öyle ki odadaki eşyaları bile suçlar olmuştu. Mesela; bir seferinde telefon gelmiş ve telefona zaten geç kalmışken, odanın girişindeki eşiğe takılıp düşmüş ve o arada da telefon son kez çalıp kapanmıştı. Eğer takılıp düşmese o telefona yetişebilir ve sonrasında neden açmadığıyla alakalı o kavgayı yapmayabilirlerdi sevgiliyle. Kahrolsundu eşiğe. Ve yine bir gün; bir bahar akşamı penceresinin kenarına gelmiş mavi kelebeğin peşinden gittiği anda yolda rastladığı eski arkadaşıyla muhabbete dalmışken randevusuna geç kalması vardı. Hay kelebek beter olmalıydı ya da o arkadaşı da zaten hiç sevmezdi ne diye konuşmuştu ki.

Bütün bunların onu yiyip bitirdiği ve daha beter acılara gark ettiğini anlamaya başladığında sevgiliyle ayrılalı üç gün olmuştu. Üç gündür put edasında çakılı kaldığı yatağının kenarından kurtulması ve belki de bir şeyler yapması gerektiği vardı aklında ama işte ah ah ah o son konuşma olmasaydı her şey ne kadar kolaydı. Ne demişti o konuşmada. Olmuyor mu yürümüyor mu. Şimdi tam hatırlamıyordu bile. Korku ve yitirmişliği onu sarpa sarmışken o neden bu noktada olduğunu sorguluyordu sadece. Çıkmayan sesi ve bir türlü harekete geçmeyen tepkisi, aslında içinde bir yerlerde saklı bıraktığı isyanı vardı onda.

Bir karar almak gerekli miydi. Yani her şey bitmemiş olsa arardı herhalde diye geçti içinden. Ama neden çalmıyordu telefon aşkın ateşi ve delicesine hasretle neden aranmıyordu. Ah bilseydi ah bilseydi. Ya da bilse miydi. Bilse belki daha da üzülecekti. Susmaya karar verdi kendince. Saklanmaya ve saklamayaydı aslında kararı. Hani hep bir laf vardı. Onun anlamını öğrenmişti ama gerçek anlamını elbette. Sevgimi içime gömdüm demek aslında Korkup sakladım kendimden bile sakladım acımı demekti galiba biraz da. Öyle sakladım ki onu içimde ve öyle göstermedim ki kimseye, kimse onun bana yaşattığı aczi ve acıyı bilmedi işte demekti biraz.

Alınmış kararlar ardında durulduğu sürece baki olacak ve insanı yarına taşıyacaktı. biliyordu. Yük ağır karar acı ve bir o kadar da istenmeyenken o bu gecenin sonunda sabahın ışıklarıyla yolun hangi tarafında olacağını seçecek. Ki sevgiliyle aynı yöne gitmek şu an için sadece onu aslında o acıyı takip etmek olacak.

O soğuk günde dudaklarının hafif aralığından çıkan buharlı nefesiyle istemsiz ve kendi kendine ‘‘Biliyorum’’ der.
Sabah olmak üzere. Ve o artık biliyordur ki ‘güneşin ortalığı aydınlattığı dakikaların bu denli acı verici olabileceği’ onun asla ama asla tekrarı mümkün olmayan sabahı olarak sonsuza kadar onda kalacak.............

Ali Akar
Kayıt Tarihi : 26.7.2009 20:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Erdoğmuş
    Osman Erdoğmuş

    Doğum gününüz münasebeti ile
    uğradığım sayfanızda
    bu güzel çalışmanızla karşılaştım.
    tebrikler.

    Yaşayacaklarınız
    yaşadıklarınızdan

    daha renkli
    daha hareketli
    daha bereketli

    geçmesi temennsi ile

    doğum gününüzü tebrik ediyor
    sağlık mutluluk ve başarı dolu bir ömür
    Yüce Rabbimden niyaz ediyorum

    Cevap Yaz
  • İrem Sayar
    İrem Sayar

    Sn. Ali Bey,
    Ayrılığın üçüncü gecesi, benzerlerinden çok farklı va kayda değer bir çalışma olmuş, tebrikler tam puanlaantolojimde...

    Cevap Yaz
  • Neşer Selman
    Neşer Selman

    çok güzel...sevgiler..tebrikler..

    Cevap Yaz
  • Nuran Üçer
    Nuran Üçer

    Çok güzel bir çalışma olmuş.Hüzün, sitem, özlem güzel işlenmiş.Tebrik ve takdirlerimle..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Ali Akar