Acıbadem’de yağmurun altında yaşanan,
daha önce de Cerrahpaşa kampüsünde
aynı surette yaşanmışlıklardan bir kalp acısı.
Hayal odacığıma ızdırap düştü
Sevgili yavrucaklarım,
Ben o gün, sizi karşıma
Yağmurun şıpırtısını
Arkama aldığımda,
Hayaldiniz.
Gözlerim olacakları
Kendince tasvir ediyordu.
Kimseye göstermedim,
Mürekkebi dağılan lavimi
Ağladım.
Sizi öyle gördüm,
Rüya gibi
İstanbul semasında yakaza.
Neler çiziyor ressamlar
Hafif mavi ile.
Gözleriniz buğulandı tuvalde.
Hâlsiz düşünce anneniz
Göğsünüze hasret sızısı düştü,
Sesiniz çatallandı hüzünden.
Ne oldu ki henüz,
Ne bu telaş, nedir bu düşünceniz?
Siz, sadece ayrılığı sezdiniz.
Henüz giden de olmadı,
Yalnız gözlerine baktınız.
Ve gurbet göründü,
Söyleyemediniz içinize düşeni.
İstanbul’da köpürdü deniz.
Hepimiz sessizdik
Koca İstanbul sessizdi.
Siz de,
Susmayı tercih etmeye
Mecbur muydunuz?
Cilicia Pedias gibi
“Ne oluyor ki?” dediniz
Öyle işittik.
Neler oluyor haykırıklarınızdan
Belli ki ayrılığı sezdiniz.
Onsuzluğu düşündünüz, kimseciklere söyleyemeden
Koca dimağınız küçüldü.
Küçücük kalbiniz, suda kalmış masum topuklar gibi,
Yalnızlığa büzüldü.
Kalabalıkken gezindiğiniz her yer
Sevinçliyken ruhunuza değenler
Yalnız ve karanlık oluverdi.
Kuşların uçuşması,
Havanın berraklığı,
Güneşin kızıllığı,
Sarıyer’in ev yemekleri yapan lokantaları,
Beşiktaş’ın inişleri, yokuşları,
Fulya Acıbadem’in beyazlığı,
Her şey manasını yitirdi birden,
Sizin için öyle mi?
Ne oldu ki,
Siz, sadece ayrılığı sezdiniz.
Kum boncuklarını hayata bağlayan
Haddelenmiş çelik,
“Kopuyor muyum” dedi.
Duyuyor musunuz?
Gün mü sayıyorsunuz?
Kimseciklere söylemeden
Baharda aşk kokan,
Martta açan, mimozaları
Solgun mu, görüyorsunuz?
Rahat bırakın ezdiğiniz duygularınızı
Gözyaşlarınızı salın, kimseye aldırmadan
Dur daha,
Düşmeyin öyle hemencecik dalınızdan.
Siz, sadece ayrılığı sezdiniz.
Yarı dünyanız gidince,
Felaket mi olacak dediler, fısıldayan hisleriniz.
Peki, neler yıkılacak!
Düşünüyorsunuz, söyleyemiyorsunuz öyle mi?
Artık her şey uyku, kır, gün, güneş,
Kat kat üstüne çıkarttığımız,
Bağlandığımız dünyanız yıkılacak,
Bırakın yıkılsın.
Ufkunuz Büşra öğreticisinin, yanı başı olsun.
Yeşil ve kahverengi toprak
Elbette hislerinizi söyleyemezdiniz,
Söyleyemezdik gideceğini,
Buna müsaade etmezdi ümit.
Fakat siz,
Sadece kısa bir ayrılığı sezdiniz.
Meçhulün anaforundan
Sizi ne kurtarır yavrum
Bilir misiniz?
İltica ve tazarru
Ağlayın elbette incinmeden
Çünkü siz
Buluşacağınızı işitince vahiyden
Ayrılığı sevdiniz.
İstanbul-Beylikdüzü
Kayıt Tarihi : 25.5.2023 11:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!