alına moruna yaşına kurusuna bakmadan ben-i dolanıyor heves,
-beni- dolandığım yerden sök beni düşün kurumuş sarmaşığını kes,
dünyayı döndüren neft ve barut başka bir şey değil ethos,
kanmışım damarında yokluğun meğer kalmışım ne çok orda yetim bir kırmızıya katılmışım,
kırmızının babası kimdi ne zaman öldü?
unutup zamanın karanlık tenine döllediğim korkuyu köşe bucak sarmışım ürkütülmüş ölümün, tutkunun dalmışım ağacında sona doğru eğilen kalemin ve fırçanın nihayetine sızıp bütün filmlerin son karesini kesip bütün senfonilerin son notasına,
noktasına doğru sözün temsilin bükülen ateşlerin unutkan uçurumuna; dünyaya,
dönüp dönüp kustuğum bakıp bakıp onların uzandığı kanat kanat hepsinin yapıştığı beni -rabbena hep bana- diyen bu gökten; -ben-i dolandığım yoldan beni dolandığım bu yerden sök!
bulamadığım o soylu ayrılığı
unutacak vaktimiz yok toprak ancak zamana mevsimi hatırlatır çiçeklere bir güneş bir yağmur yetiyor bastığımız çimenler kadar olamadık herkesin uzandığı son aynı sandık aynı sandık.
her baharda her doğan kırmızıyı yetim bıraktık,
delirdik güle kırmızıyı öğrettik
beni dolandığım yerden sök beni
bu dünyadan.
Kuyudan Ağıtlar, Şiirden Yayınları, 174.s, 2019
Kamil Çağlar AksuKayıt Tarihi : 15.3.2021 15:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Kamil Çağlar Aksu](https://www.antoloji.com/i/siir/2021/03/15/ayni-sandik.jpg)
söküyorum yapışkan hüzünden
mevzilenen ölüm çemberini
toprağın rengine
taşın morarmış bileklerine bakmadan
serperek zamanın karanlığını
bulandığım külleri denize dökerek
söküyorum dilsizliğimden anaç kokuyu
sürerek metal renkli yazgıma
Kutluyorum değerli yüreğinizi
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
TÜM YORUMLAR (1)