Aynaya Yansıyan Döngüler

Necdet Arslan
1373

ŞİİR


92

TAKİPÇİ

Aynaya Yansıyan Döngüler

yeni gün
aynaya düşen bir gölge günlerdir öylece duruyor. taze , kokusu dağılıyor boşluğa. sarsılıyorum ritmik ışık oyunlarını izlerken. çıt yok ortalıkta.
o sevgili ; yunan tanrıçalarından biri gibi , diri ve dişil. ateş kuyularından çıkmış bir köz
evrene bambaşka gülümseyiş. bütün tazeliğiyle som bahar

ilerleyen saatler
güneşin yansıyışını sekerek bana taşıyan o gölge . esrik ve diri. yılan kıvraklığında akan şu nehirden daha cüretkar yırtmak için yalnızlığımı . derinlerden kaynayan göze duruluğunda
ki gönlümün içinde bir meltem serinliği . iri gülleriyle çıldırtasıya hevesimi.
upuzun yolculuklara çağırarak
aldatarak yıldızları
odamda
beni

hangi anında , anımsanmayan
şubatların en özel günlerinden birinde. sanki kenar süsü çizercesine devingen . ritmik sek sek oynarcasına
o yürüyüş ki bahar yeşillerinden de bıçkın , sarıcı bir dolaşım
bir zambağın narinliğine hevesleniyorum davetkar suskunluğu yok mu rodrigo’nun gitar konçertosu.
kendini şiir sandıkça gönlüme akışı yaz yağmuru
günün kuşluğa yapıştığı sırada ateşlenen ürperti
yeni sürgün veren taze bağ
yakınlaştıkça çoğalan
dokundukça alevlenen
arsız çıra

o dalın en ucunda kırmızı yeşil can eriği , gizemi sulandırıyor dilimi
kışkırttıkça kışkırtıyor imgelerimi. herhangi bir kına taşı gibi som ve gevrek teni. dalgakıran bakışlarına serin saçlarına tutunuyorum
geçmişten şimdiye uzanıp sonrasızlığa yönelen ve beni oyunda tutan kutsayış içinde yüreklenerek…
her zerresine , dingin nefesine , hiç değişmeyen ürpertisine
her haliyle zır deli aşk efsanesi

uykuların yasaklandığı gece
hangi sevişmelere karışıyor şimdi o gölge ve şimdi çatlayan dudaklarda nilüfer nazlılığı , tavşan sekişleri ,çam sakızı çekiciliği . arzu taşıyan karınca göçü elleri. lavanta serinliğiyle türlü oyunlarda mırıldanılan vivaldi ezgileri
bizleşerek
üşüdükçe daha da sıkı sarılarak
meşenin parlak ve kaygan yüzeyinde yan yana ocak başına uzanılan yıldızsız bu özel gecede
yankılanıyor duvarlarda sesimiz

sırılsıklam neşe
ahşabın derin izlerini gizleyemeyen görünürlüklerde birazcık tutunmak böyle öyküleri
şimdi denizin üstünden hızla geçerken martı sürüleri
biraz daha eğilerek sol yanıma, öperken güm güm atan kalbimi
yapışıyor dilimize çello çeşnisi

sehere siniyor kızıl şarap . terli iki tay gibi sere serpe ayak uçlarına fluluğun…
sürüyor yüreklerdeki kamaşma döngülerle yarınları…
evet .aynada birbirini karışarak tek bir coğrafyaya dönüşüyor o iki delta…
bambaşka ritimlerle denizinde atılıyor muzip kulaçlar

kendi içimizdeki şehirlerde gezinme heyecanı bu
şehirden firar ederek rıhtımın ayak ucunda yankılanıyor melodiler
tenlerin kızarttığı aynadan usulcacık ırayarak
kar şavkıması doluyor füsunkâr saçlara

ayırdındayız değil mi
denizin üstünden ürkerek nasıl da hızla geçiyor martı sürüleri
vedadan önce son kez sarmaş dolaş asıldığımız lambası sönük o kıvrımlı sokağın bitimindeki o evin o odasında
ilk cemreyle birlikte sızmak yorgun argın aynı kılıçsız mindere…

Necdet Arslan
Kayıt Tarihi : 17.2.2025 21:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!