İyi değilim. İlaçlarla ayakta durabiliyorum diyebilirim. Şiir yazıyorum. Çirkin bir şiir yazıyorum. Resim yapıyorum yağlıboya. Manzaranın çimenlerini değil, çimenlerin hücrelerini çiziyorum. Kötü bir şiir yazıyorum. Realitelerin içinde yaşadığını ısrarla savunan insanların masal dünyalarına komşuluk yapmakla meşgulüm. Bu meşguliyetim beni çok meşgul ediyor. Haklısın, halâ “kimim ben” sorusuna net cevap bulabilmiş değilim. Ama bu soruya cevap bulduğunu sanan insanların içinde bulunduğu gafleti görebiliyorum. Avuntu işte. En azından “ben ne olmadığımı biliyorum” avuntusu.
Kendini aşmaya çabalama süresi bitti. Erdem giderek uzaklaşıyor dalgaların arasında. Daha gençken geleceğe yönelik plan proje çizmek kolaydı. Hatta hedefleri yönetmek daha kolaydı. Şimdi daha zor. Hatta hedefler netliğini yitirmiş.
İyi değilim çünkü İYİ değilim. Çünkü aklımın, kalbimin “anlam” olarak nitelendirdiği şeyler ya anlamını yitirmiş ya da yeterince değer görmeyince uzaklaşmaya başlamış.
Gözlerime bakıyorum zaman zaman. Umudumu yitirip yitirmeyeceğimi anlayacağım. Hani iyi değilim desem de halâ küçük bir ışık yanıyor.
İdareten yaşamak, karanlığa, belirsizliğe doğru adımlamak şimdilik gücümün yettiği bu diyebilirim.
Benim harcım dostum; sorgulamalarla sevişircesine muhatap olmaktır. Tuhaf bir alışkanlık gibi. Çözdükçe yeni bir soru çıkmayı ihmal etmiyor. Gecikmiyor. Unutmuyor. Unutkanlık, ihmal, sorumsuzluk, gerçeğin derinliğinden kaçmak; bunlar hep insan için geçerli. Sorular bunları yapmıyor.
Bu çıraklık bitmeyecek mi ne? Hep acemi mi kalacağım? Ya da en azından elimdekilerle yetinmeyi öğrensem ya. Kendime attığım fırçaların haddi hesabı yok dostum. Avam diliyle kafayı mı yiyorum?
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta