Aynanın içi ve Eskizler -.V - Gözle, Ire ...

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Aynanın içi ve Eskizler -.V - Gözle, Irea! .

Yaz oldu, güneş yükselişte değin denize;
Poe'nun Annabel Lee'sinin yaptığı gibi.
Bir kez edilirse söz, anlık gidilen o deniz-derin,
sampuanla yıkandığı saçları altın sarışın buklelerinin,
ön kumsal'ın az gerisindeki rahatlıklarda,
onun da ilerisinde, bisiklet yollarından sayfiye
dublekslere uzanacak olan kabinler ve duşlar devrinin.
Akşam olunca, belli bir saate suya atlayacak,
ve kıpır kıpı yüzüp savruluyor denizinkızı, açık yeşil
yaprağında tomruk ağacın -yan kaşık tutan elleri
o yanakları kan damlatan mama iskemleci tosun bebeğin
- yaprakların, ğzerinde, damarları üzerinde
coşkun çiy koşuşturan: damlalar, pür hareket halinde!
Bak şu siren'e, Irea! Hele bak bir, biraz benzer sana.
Saçları sarı badanalı bir eskizler gediklisi ki
umarım olur hepsi yapıcı, onun tüm doğaçlamaları
ve ki sahibidir tüm o çilek tarlalarının, (e, o tarlalardan künefesiz(miş)
ama dileyen, arzulayan, hep onları, ayırmadan onlardan doğayı! ...)
Ama gel bir de bana sor sevgilim, kime sadece
dersin sen sevgilim, 'canım' ve 'aşkım'sa normal haller.
İşte böyle inanmam o kasımpatı 18 doğuş
baharda bulunur ve o ki diri Mart, bir eder seni,
beni, şakacı 1 Nisan'la, yani 13. gün'den bir beni
senle Nisan'da. Çünkü 23 Nisan, neşe dolar insan.
13. gece'nin 666'sı olamaz ki 6 patlar düşeş, dair...
Biraz an'larına yıkıl ve hakediş sorgulasın
seni ve yüzde yirmi'lik bir maddi vücudunu -aklın:
Senin zihnin, açığa çıkarandır her bir doğru değeri.
Kendine güvenmen için, bak Irea, o sirene!
N'apıyor kayalıklarda, gemicilere çardak mı kurdu?
Polenlerden, eh, ne farkı kalırdı liman liman dolaşanın?
Biraz da dur kendine, ışıl gözlerinden,
aslında noktaları hiç sevmez tepedeki dönen
olay ufuklarının; içerisinde, tekillikler taşıyan...
Bizler gezegen pulsarlarıyız, Uranos'un Gaia'ya -
ki nasıl olur ya bu, hoş- değiliz. Çünkü gaz devleri
devasa Jüpi ve noktürn o Saturnus halkalı huri,
hepsi fazdır onların, insanlarınsa yüzde sekseni enerjidir.
Bir doğuş müjdeler bize bu -her gel-geç vakit de olsa bu- her zaman.
Ve gariptir ki, işte o kayalar, gezegenler, bedenler
-ki onlar da desteklemiştir- onlar da eğilir
kendilerinin huzurlarında bir şövalyelik töreninde:
O kılıç ki başa ve omuzlara değdirilen, hatırlatmamalı ille
kutsal üçlemenin baba, oğul ve anasını, varolandır zaten sevgi,
şefkat, vefa; ama bir zorunluluk değildir:
İşte, bedenin ateşi körüklemişti aşkı tutkuyla, bir de
Ya da unutmamak için sahip olduğu aşkını, kavuşmak amaçlı.
O denizkızı, hep denize dalar, denizden çıkar, gene dalar...
Bunlar böyle devam eder, gözle onu Irea! (nokta olmayacak
bu nadir ünlemin sonunda, çünkü gözlemen biter
sen artık tamamen sen olduğunda, ama zaman devam hep edecek
mutluluğumuza) belki ibret -belki değil; değil'i bunun,
daha da derin olurdu açıklaması- ders çıkart karabataktan! !
Çünkü uğurböceği ile cırcırböceği, karınca misali; asıl odur irea; ve umut, o da odur:
Denizkızının dalış ve çıkışları ve dalışları
- ki sezilen bu, olsa bile bazen senin lehine;
günü gün etmek gibi bir 'çalı çırpı cinsinden', saklayan bir yaban düşüncesine zamanın
tanınış döngülerine inanan, yalanı ya da herkesin söylediğine olamazsın- değildir.
Enerjiyi de her zaman zamanının önüne alma
ancak zamandan daha değerli bir şeydir bu; işte, denetle hep bunu!
Denizkızının dalış ve çıkışları ve dalışlarından çok budur sayaç.
(Ama denizkızından.. değil, dikkat et! !)
Gidersen, hiçbir zaman -gözü suyu hürmetine zamanın- bilemeyeceğin bir izdivaç;
cesaretini aldığında ise, seni senle gösterebilecek enerji'den anıt bir dev çınar ağaç.
O zaman görürsün, denizkızı da orda saklanmış -
Uğurböceği de, deniz de odur, odur orman, uç uç da odur
(ki uğurböceği diye de bilinir)
- el sallıyor bir de, sana, neşe ile...

...

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 30.7.2006 06:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça