Susuz ve yorgun atların kesik nefesleri
Arafta kalmış yorgun bir ceylana ne fısıldarsa
bir yaz bahçesinde açan güle
ve utanan al yanaklarına eğilerek,
sana kalbimin kesik nefeslerini getirdim
sustum, pustum, maviye dayandım!
Sana dil uçlarımda kırağılarla köpürmüş tomurcuklar getirdim.
Sana çocuk sesimle anlatabileceğime inandığım,
Aynalardan öğrendiğim harflerden ve kırılgan kelimelerden kurulmuş cümlelerdi
sözlerimdeki bu sadelik,
Bu yüzden şeffaf ve kırılgandı kelimelerim
Ayağına dolanan ısırgan otlarına ihtilaldi
çaresizliğine merhem dizlerini ovan düğüm
Gözbebeklerimdir masanda sigara diye söndürdüğüm
Saçlarının telinde yüzünü gizleyen yıldızlar
Ve esrik gülüşlerin kirpik altındaki keskinliktir
Duvağında tığ diye çağrılan adım.
O meyve ağaçlarının kökleri ellerindir
Ellerin ki; yüzümün çizgilerini söker getirir, çizgilerim sana açılan kapılardır surlarından
Kapılar ki; fışkıran bir zemzemdir vahalarından
Arpa boyu kadar yansam da sesinin ateşinde
Yaşamadan küf tutmakta şimdi ömrümün geri kalanı
Ben aynalara kırgın, aynalar bana kırık…
hicran bir namlu gibi şakağıma dayanır
Durgun denizimde yüzen tek kanatlı atım
şaha kalkar kanatlanır, yol alır
Düşüp kırılan düş aynalarımın cam kırıkları gecelerinden
bir baykuş gelir, pençesinde cam kırığı yaralar…
Yaralarında açan güller…
Güller rayihasından gazeller okur,
Ağlayan kadınların saçını okşar
gözyaşlarını tövbekar kılar.
Beni tövbekar kılar
Adı aşk olan yalnız ölmelerime.
Kayıt Tarihi : 18.8.2024 15:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!