Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karsıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasat yerinde demet;
Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
NECİP FAZIL KISAKÜREK
AYNALAR Bir Şiir / Bir Yorum
Ayna, insanın “kendini tanımasında” uzun yıllar tek araç olarak hizmet etti. Bu gün bile insanlar bir çocukluğunda bir de ilk gençlik yıllarında uzun uzun aynaya bakarlar. Gençlerin ayna tutkusu daha çok “narsist dönem” dediğimiz 13-17 yaşlarındadır. Sonra hayat mücadelesine dalınca unuturuz aynaları… Ayna sıradanlaşır.
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Bu dizelerde “aynalar” bize kendimizi kaybettiğimiz yıllarda kendimizi, ben’i, kendi gerçeğimizi fark ettiren “insanlar, olaylar, gerçekler” olarak düşünülmelidir. Kimi zaman da insan kendi kendini yakalar, insanı kendi vicdanı yakalar ki “ayna-vicdan” özdeşleşmesi daha belirgin. “Başımın tokmağı indi başıma.” dizelerinde şairi yakalayan kendi vicdanıdır.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Kendini “kirlenmiş” buluyor şair. Kendine “kötülük” ettiğini fark ediyor, bunların peşini bırakmadığını, vicdanının kendini yargıladığını “Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme! ” dizelerinden anlıyoruz. “Ruh-beden” ikilemini öne çıkararak vicdanından merhamet diliyor.
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Tanrı’nın insana bahşettiği günleri, ömrünü, boşa harcadığını; her şeye tamah eden nefsinin arzularına uyup “büyük bir hayat”, “adanmış bir hayat” yaşamaktan geri durup günübirlik yaşadığını fark ediyor ve pişmanlık duyuyor. Bir iş, bir araba, bir ordu nasıl yönetilirse insan da zamanı, “ömrünü” planlamalı ve iradesiyle yönlendirmelidir.
Günah, günah, hasad yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Yıllarca hep günah “demet demet günah hasat eden” şair, Tanrı’dan “günahlarından daha büyük bir merhamet” diliyor. Dünyaya gözlerini kapatıp af dilese, dünyayı sularla kaplayan Nuh tufanı kadar gözyaşı döksem affedilir miyim, diye düşünüyor. Yaşadığı büyük bir pişmanlıktır. Bu dizelerde duygularını anlatabilmek için mübalağa sanatından yararlanıyor.
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
Aynalar “onun” günahlarıyla doludur. Günah “kara”dır. Bu karalıktan aynalar “bir zindan”a dönüşmüştür. Hiç kimse bilmese bile aynalar bilmektedir, her işinde aynalara yakalanmakta ve acı duymaktadır. Artık “aynalar” onu günlük, sıradan ve onaylamadığı şeylerden alıkoymaktadır.
Küçük insan, heveslerin peşinde sürüklenir; ancak “üst insan”, “büyük adamlar”, şairler, olayları geniş açılardan değerlendirebilenler bir büyük farkındalık yaşayarak nefsine egemen olabilirler. Bu iç hesaplaşmanın samimi dökümünü diğer insanlarla paylaşabilirler.
Burada bilge kişi Yusuf Has Hacip’in: “İnsan öyle yaşamalı ki, yüreğini avucuna alıp insanlar arasında gezintiye çıktığında yüzü kızarmasın.” sözünü hatırlayalım. Şair bir pişmanlık ve “arınma” süreci yaşamaktadır.
Sedat DemirkayaKayıt Tarihi : 12.8.2008 15:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

''Tanrı'dan merhamet diliyormuş''
Necip Fazıl merhumun Tanrı'dan merhamet falan dilendiği yok.
O Allahü teala'dan istiyor merhameti...
''Allah tanrı'nın belasını versin'' şiirde ki bu dize sözüme kanıttır.
Yine başka bir şiirinde ''Tanrı sizi korusun, Allah bizi korur'' demiştir.
TÜM YORUMLAR (4)