Ayna
Aynada kimse yoktu gülmemi gerektirecek
Ayna boştu benden başka
Salkımsaçak bakışlara karşı koymak için
Hüzne sarılan gülümsemelerle
Yalnız bendim aynada kıvranan.
Sokakların ve evlerin doluluğunda kafam dingindi
Ne de olsa dallarımı budamaya kimse yoktu.
Korktuğum ve korkmadığım her gecede
Artıda ve ekside kimse yoktu
Ayna boştu benden başka.
Yarım kalmış bir resimdim ki
Hiçbir duvara sığmadım
Hçbir oda almadı beni içine
Karmakarışık tavanarasında
Ölmemeye çabalıyordum durmadan
Oymalı çeyiz sandıklarına yaslanıp
Sohbet ediyordum kırık oyuncaklarla.
Tüm uzuvlarımı keserdim bir bir
Ayırırdım bedenimden de kanım akmazdı
Canım bile yanmazdı.
Böylesine sindirirdim her şeyi
Böylesine boynum büküktü yaşama
Bardakları kırıp unuturdum kendimi ama
Daha çok bardak gerekliydi
Bulamazdım yokluktan.
Geçmişin filmleri oynarken
Oturur ağlardım nedenli nedensiz.
Her sabah yüzüme dokunan nasırlı bir elden
Daha değerli ne olabilirdi ki
Her akşam saçımı okşayan kırgın bir adamdan
daha güzel ne vardı?
Hiçbir şey yoktu aynada
Sonsuza uçuşan benden başka
Bir senaryo ya da şiirle boğuşurken kafam
Can çekişirdi birileri.
Ölmemeye çalışırken ben
Ölüme teğet geçerdi güzel bir adam.
Sınırları belirlemeye gücüm yoktu
Düğümler atmak gerekti, ipim yoktu
Bir şeyler eksikti umudun yanında
Ben sadece bardak kırıyordum durmadan.
Fırtınalar savuruyordu beni ve elleri nasırlı bir adamı
Yağmurlar başlayıveriyordu saçlarımız henüz kurumuşken
Yaşam diz çöktürüyordu bize
Gözlerimize baka baka acımasızca
Yaşam öcünü alıyordu
Çünkü hep ölümden sonra geliyordu aklımıza
Önceliği ona vermek gerekirken.
Kayıt Tarihi : 28.8.2009 20:06:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




ölüm yakışmaz ona, olsada üçyüz yaşında
kızım olsada otuz-kırk yaşında
aynada hala küçük bir bebektir benim için....
babayız be.............
selam olsun...
ölüm yakışmaz ona, olsada üçyüz yaşında
kızım olsada otuz-kırk yaşında
aynada hala küçük bir bebektir benim için....
babayız be.............
selam olsun...
Erdem Beyazt'tan söz etme fırsatı vermişken bize Sinyali Ağabey onun ölümle ne kadar iç içe yaşadığını ve ölüm temini ne kadar çok ve farklı işlediğini de söylemek gerekir.
Ölüm, özellikle babaların ölümü maveraî bir olaydır. Ya sizi tamamıyla ölüm ve ötesinden koparır, bu bir ölüm fobisi halini alır sizde, ya da sizi ölüm ve ötesine sımsıkı bağlar..
Ölmemeye çalışırken ben
Ölüme teğet geçerdi güzel bir adam.
Diyen Deniz Barlas'ı anlamaya çalışırken yine Erdem Beyazıt'tan yardım almam gerekecek, ölüm ile ilgili açılımlar sadece duygusallaştırıyor çünkü yaşayanları, hele ki baba ölümüyse ve benim gibi kısa zaman önce yitirmişseniz babanınızı.. Huff.
Ölüm : yer kadar ağır, toprak kadar eski demişti Erdem Hoca da..
Ebeveyn ile ilgili şiirlerde çok şey söylemenin mantığı ve felsefesi yoktur kannımca. Çünkü onların ölümü bize ' ten elbisesinden arınmayı ' öğretip ötemizle irtibata geçmemize vesile oluyor..Olmalıdır da. Biraz tasavvufi bir ölümü çağrıştırmalı ebeveynin ölümü..
Allah Rahmet eylesin..
Hislendirdi şiiriniz ...duygularınızı selamlıyorum
TÜM YORUMLAR (7)