Ağaçların son yapraklarını döktüğü soğuk bir yirmi dört kasım aksamıydı. Kafeterya ya bir kaç müşteri dışında sakinlik hakimdi. Kafeteryanın kapısı açıldı elinde iki kırmızı gülle elli beş elli altı yaşlarında bir adam girdi. Kapıyı rahat görebileceği duvar kenarında bir masaya oturdu. Genç garsonlardan biri onun oturduğunu görünce hemen yarısı su dolu genişçe bir bardak getirdi, gülümseyerek masaya koydu ve sessizce çekildi. Adam elindeki çiçekleri gelen bardağın içine koydu. Ve yüzünü kapıya dönüp beklemeye başladı.
Bir süre sonra kafeteryadan oldukça alımlı bir o kadarda muhteşem gülümsemesi ile bir kadın girdi. Adam kadının içeri girdiğini görünce masadan kalktı kadına doğru yürüdü sağ elini uzattı kadına doğru kadında yüzünde o muhteşem gülümsemesi ile beraber sol elini uzattı adama. Adam avucunun içine aldığı eli incitmemeye özen göstererek usulca öptü ve kadının masaya oturmasına yardımcı oldu. Kendi de karşısına geçti. İkisi de birbirlerine aşk dolu gözler ile bakıyorlardı. Sessizliği adam bozdu.
"Hoş geldin gülümsemesini Allah'a emanet ettiğim" dedi
Kadın "Teşekkür ederim Hoş buldum" dedi
İki orta yaşlı aşık konuşurlarken garson iki kahve, iki bardak su ve küçük lokumların bulunduğu sevis tabağı ile masaya servisini yapıp geldiği gibi sessizce masadan ayrıldı.
Adam "Tam bir yıl oldu"
Kadın "Evet tam tamına bir yıl oldu. Sen hala şiir yazıyor musun?"
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel...
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta