Gözyaşım…
Ne zaman ağlayışımın sebebini açıklayabilecek bir bahanem olsa,
ne zaman hayat yaslanacak bir omuz sunsa; ihanet etti bana. Akmadı.
Belli ki karanlık yastıklarda titremeye alışmıştı.
Yağmura sığınıp dökülmeyi öğrenmişti.
O bile kabul etmişti yalnızlığı.
Fazla direnmeden haykırmıştı yenilgisini.
Yorgun yanaklarda yuvarlanıp bir fotoğrafı soldurmak hoşuna gitmişti, kim bilir?
Uykusuz, soğuk bir gecede;
tatlı, sıcak süte eşlik ederek düştü bir defasında.
Gözyaşı hariç herkes,
kısa süreliğine de olsa,
sıyrıldı büründüğü rolden.
Eylül, sert bir rüzgâra teslim etti
yazdan kalmışlığını.
Penceremden süzülen bitkin şehir ışıkları
tüm sahteliklerini alıp kayboldu gözden.
Hemen karşımdaki manzara,
doğallığını bozmak isteyen bir şehir insana rağmen,
içten gülümsedi…
Yudum yudum hafifleyen fincan,
tereddüt etmeden,
uykunun kollarına bıraktı beni,
kısa süre sonra.
Gecenin bir yarısı,
ürpererek,
sağır bir gürültüyle ayrıldım rüyalarımdan.
Uzaklardan gelip bahçeme konan bir bulut;
saatlerce kan kusmuş,
ancak durulmuştu.
Ürküp köşesine sinen dolunaya,
yılgın bedeniyle öylece duran toprağa baktım…
Onların taşıyamadığı bir yükü
nasıl kaldırırdı zayıf omuzlarım?
Nasıl karşısında kalınırdı bu yağmurun?
Titrek parmaklarımla duvardaki aynayı kavrayıp
biraz cesaret aradım gözlerimde;
bulamadım…
Karar verdim o an;
sen yoksan,
ben cesur olmayacaktım.
Kayıt Tarihi : 1.4.2011 20:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!