Aylardan haziran
Müjdeci sancılar terde gülümsüyordu
Gün hayli yükselmiş uzak duruyordu
Çok geçmeden çığlıklı sancılar dindi de
Al kana bulanmış hayat geldi dünyaya
Eğildi gün, görmek için...
Kuşatınca aydınlık yanık kokusu sardı
Yakılıyordu ağıtlar karanlık saklanınca
Sarımtırak bir koku adımlarının sesi
Hafif bir esinti gelip sarmasına yeterdi
Eylül kapıdaydı, yazın teri kurumuş, kokuyordu
Yaz terk edilirken bahara üç aylıktı hayat
Ve yazın soldurduğu yeşil
Eylülün ılık bir rüzgarına asılıydı
Her esinti bir köşeyi bir köşeye süpürüyordu
Mevsim sonbahar hayat baharındaydı
Bulutlar gece karanlığında yıkanmaya başlandı
Ve her sabah gün uyanmadan asılırdı göğe
Bulutlar ısındıkça sular damlıyordu hayata
Tüm yakınlar kapanıyor, uzaklardan uzak kalıyordu
Bir ismi vardı her şeyin, acı ve gözyaşı gibi
Acısını paylaşmadan hayat, bulutlar ağlar deseydi de
Herkes yağmur yağmalı, yağıyor derdi
Ne bilsindi hayat bir aralıktı sadece
Ne bilsindi hayat tükenmeye yaşanır
Yolunun son çeyreği bahar da olsa hayatın
Bir yaz sarısı sonbahar dökümünden sonra
Yüreğini dondurucu kıştan korumak kime nasipti
Hayat hem tere hem de gözyaşına tanıdıktı yeterli
Öğretilmişti, biliyordu tüm isimleri tadarak
Hayat dört mevsim öğrendi...
Öğrenmek için dört mevsim yeter mi kim bilebilir
Ne bir ölüm bir doğum ne bir doğum bir ölüm.
19.12.2002
Nurettin SakinKayıt Tarihi : 7.9.2004 18:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!