Siyah giymiş bu gün...
Kış gecelerinde seni sıcak tutan battaniyeni yakmış geliyorsun.
Buradan seçebiliyorum yüzünü.
Kolundaki akrebi yolunun üzerindeki bir uçuruma savurmuşsun.
O ise öyle bir siyah işte! ...
Kartpostallardaki gibi değil bu gün İstanbul.
Bu gün yolun sonuna gelmişim, geri dönmeyi plânlıyor gibiyim.
'Gibi' olmak...
Boş, bom boş bardakları fırlatıp atmak, kırmak.
İstediğim; 'yolun sonu' hiç olmasın, 'yol' olmasın!
Ve gölgen... yanımda sen gibi.
Anlatmaya gerek yok.
Asla özgür hissedemedim ben ruhumu.
Elimde aşk romanlarım,
kaç defa bu şehirde kaybolmaya çalıştım...
Buradan görebiliyorum gözlerini.
'bilmiyorum' dercesine bakıyor yine.
Görüyorum, siyah giymiş tüm bedeni ve ruhu, geliyor işte.
Seninse bir tek ayakkabıların yok ayağında,
acı çekerek yürüyorsun.
Görüyorum, bıkmazken bıkıyorsun alabildiğine.
O ise öyle bir siyah işte,
bakıyor delicesine.
İçerisinde beni de yaşattığın günlüğünü yakmış geliyorsun.
Kaybolacaksın, anlamıyorsun!
Sen bilmezsin, toysun.
Zaman yetişemez sonuna bu yolun.
Ne yıllar ne de asırlar...
Bu yol tanımaz zamanı, bitmez zamanla!
Bu yol dediğin bu yokuş...
Oysa sen hep yanıma gel.
Sana seni sevdiğimi söylemeksizin öperim belki defalarca.
Sen ki; bendeki pislikleri göremeyecek kadar iyi
ve geçmişimi bilmeyerek savunmasızsın.
Unutmadan; habersiz çekip gidişlerimi, ölüşlerimi...
İnanamıyorum, yine de geliyorsun.
Yine de geliyor.
Her zamanki yüzünle biraz daha yaşlanmış geliyorsun.
O ise eskilerden anımsadığım bir korku;
öyle bir siyah ki, geliyor! ! !
Kahretsin!
Öylesine korkuyorum ki...
Siyah giymiş geliyor, tanıdım: Azrail!
Henüz küçücük bir çocukken, geceleri yatağıma yattığımda fark ettiğim siyah bu.
Hatırlıyorum da; babamın öldüğü gece gibi bu.
Öyle bir siyah işte...
Öyle bir yol,
öyle bir yokuş...
Bir hayat,
bir aşk öyle!
Lakin yanımdayken özlemek istemiyorum seni.
Uzaktayken sevmek istemiyorum.
Beni bırak!
Ah biliyorum, koşarak geliyorsun, gelme.
Bir seri cinayet işleniyor burada, görme!
Ama duman... bizim gibi...
Savuruyor gece, isteği yere.
Öylesine hesapsız yorgunum ki,
öylesine çaresiz taşıyorum ki bu yükü, bu şehri...
O benliğime kazınan yüzünü ve gözlerini...
Seviyor musun beni siyah kadar?
Yahut daha da koyu.
Tut beni!
Tadıyorum vaz geçişlerini, dur, gitme!
Son kez yitiyorum, öylesine korkuyorum ki...
Buradan seçebiliyorum.
Sorma n'olur, ben de bilmiyorum.
Yine de affet beni.
Öyle bir siyah, öyle bir Azrail işte!
Zaman ne ki yanında...
Kayıt Tarihi : 23.9.2005 14:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!