Milyon kere söylenmiş bir şey olmamalı,
Hem öz olmalı, hem de ilk.
Öykümüz basılsa da tertemiz kağıtlara,
Bazı gerçeklerin görüntüsü hala silik.
Sevgi tohumu yüreğimiz oynar ağıtlara,
Yine de yüzümüzde tuhaf bir aksilik.
Bir kere çaresi olacağını bilsem de,
milyon kere söylesem.
Ve kurşuna dizseler de,
oracıkta ölsem.
Acıların umursamaz tufanı altında,
İçimdeki milyon kere gizlilik...
Merkür’ün güneşe olan sıcaklığı kadar yanık,
Plüton’un duyduğu özlem kadar buruk.
Kalbimdeki sıcaklığın, çöl rüzgarında garip,
Buz gibi kanımda eriyen, soğukluğunda mustarip.
Milyon kere gitme desem sana,
Belki bir ihtimal ama,
Beyazlara bürünmeden,
Üşüyen yüreğini uzatır mısın bana.
Oysa hayaller alemi,
Gerçeklerle veda ediyordu bu sona.
O zaman bu aşkı yıllar sonra,
Kerem’le Aslı’ya inat anlatırsın.
İçine kapanık tüm sevenleri,
o gün bile ağlatırsın.
Bugünkü duygularımla beni,
bir ömür boyu ıslatırsın.
Çünkü sen;
Bir kemanın yaylarında inleyen segah,
Piyanonun tuşlarında gizli, sultanı yegahımsın.
Ardından yazmadım, söyledim yüzüne,
Benim tek barınağım, aşk-ı dergahımsın.
Duyguları yamalı kağıtlardaki,
sancılı şiirim.
Yüreğimde asılı çekilmeyen cezam,
yazılmayan günahımsın.
Bakışından gülüşüne,
Sesinden nefesine,
Tutkundan sevgine her şeyini,
Daha şimdiden özlediğim,
SEVDALIMSIN!
Kayıt Tarihi : 19.3.2006 23:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!