AYIN ON ÜÇÜNCÜ GECESİ AFRAYA MEKTUPLAR
Ellerin titreyerek okuduğunu bildiğim bu ilk mektubumda sana ne yazmalıyım bunca yıldan sonra. Merhaba yüreğim diye başlasam mesela…
Yıllar öncesinde küçücük bir pastanenin kapısında çarpışmıştık seninle elimdeki ponçikler düşerken yere nasıl da üzülmüştün, oysa ben gözlerimi senden alamıyor sesini en ücra köşesine kazıyordum beynimin. Yeni yetme duygular ile çarpılmıştım anlamasan da. Kızaran yanaklarımı saklamak için senden koşarak uzaklaşırken sen hala sesleniyordun arkamdan “ufaklık dur yenisini alayım”. Ankara griydi, bense ilk renklerimi giyinmeye başlamıştım o gün yağan karla. İlk şiirimi de işte böyle başladım yazmaya… Can suyum, yarınım, her şeyim…
Tevellüdü kaçtı bu sevdanın hatırlamıyorum, aylardan Ocak, günlerden on üçtü. Öyle not düşmüşüm ilk deftere. Günaydınım oldu sesin, “ufaklık dur yenisini alayım”... Büyümeliydim biran önce sana yetişmek için, bilmiyordum ki o zamanlar çarkın farklı dişlilerinde öğütüleceğimizi. Birkaç kez daha rastladım sana durakta, öylece bakıp gözlerine ufaklığının büyüdüğünü fark etmeni istedim. Saçlarımda kurdele yoktu artık, soket çoraplarımın yerine ince çorap giymeye başlamıştım. Okul çantamı atıp bir köşeye, kitaplarımı kucağımda taşıyordum tıpkı yanındaki kızlar gibi. Ellerini saçında dolaştırmanı, başını yana düşürüp onaylayan gülüşünü, gözlerinin ışıdığı anların fotoğrafını çekiyordum yıllarca uzak kalacağımı bilir gibi. Oysa daha adını bile bilmiyordum, işte o günlerden beri yüreğim dedim sana… Can yarim, sevdam, yüreğim…
Yıllar sensiz akmaya başladıkça o günlerin cam sandığına sakladım bizi. Kariyer peşinde koşarken avuntularımızın pençesinde lokma, savrulmalarda hüzün bulutu olduk seninle. Nereye gidersem gideyim yüreğimde, kime baksam gözlerimdeydin bilmesen de. Tesadüfen okuduğum bir makale dikkatimi çekip takip etmeye başladığımda nerden bilirdim ki kokunu bana taşıyacağını. Yazılarını her gün okumaya başladığımda yakın tarihte şehrimde imza günün olduğunu öğrendim ve seninle yeniden buluştum kalabalığın ortasında. Saçlarına düşen kırlar, bıraktığın sakal saklayamadı gülüşünü yıllar öncesinden gelen bir esintinin sarhoşluğu gibi. İmzalı kitabını o gece bitirdim, ertesi gece bir daha okudum yudumlayarak her satırını. Ayın on üçüncü gecesiydi ve şafak sökmeden az önce alacakaranlıkta erguvan zamanlara yolculuğum başlıyordu. Can öyküm, şiirim, sevgilim…
Eğer bilmeseydim gökkuşağının üzerinde beklediğini, hanımeli yayılan gecenin adresinde ıssız bir ezgi olur, sensizliğin girdap yollarında düşerdim. İçimde var olan inanç ile yılların tozunu ardımda bırakıp yenilenerek geliyordum bir sonraki güne. Avuçlarımda ısıtıp yüreğimin kırılgan kıvrımlarından doğuruyordum pencerendeki güneşi her şafak gülümsemeyle. Afra olup gecene ay seriyordum en dolunundan. Büyük aşkı güneşe kavuşamayan ay anlıyordu bir tek beni. Haleleri tenimde düşlerimi çizerken ona seni anlatıyordum, gölgesi düşerken denize yıldızın omzunda ay ağlıyordu. Can düşüm, gülüşüm, sözüm…
Aşk büyürdü her doğan günle ben sana neler, neler yazardım. Suskularımı yüklerdim dalgalara büyüdükçe vururdu nasılsa kıyına. Haykırdığım polenlerimi rüzgarın kanatlarına fısıldadım, bulutların hükümdarlığında tablolar çizdim saraylara. Hiçbir krallığın ulaşamadığı ıssız adaya hapsettim beni, her geçtiğinde açıklarımdan şiirlerimi attım denize girdabına kapılıp batmadan az önce. Adamım diye seslendiğim her titreyişimde uzanmak istedim dizlerine küçük bir çocuk gibi okşanmayı, şımartılmayı bekleyerek. Can erim, kaderim, sevdiğim…
Şehrine taşınmış olmam bile doyurmadı sana olan açlığımı. Seni yakından izliyor olmam daha da kurutuyordu dudaklarımı. Her bir kitabındaki seçtiğim cümlelerden taçlar yapıyor, pastoral bir motifle uçuşan eteklerimi bayırlara salıyordum. Barok dönemin kahramanları olmayı düşlüyordum seninle. Altının ışıltısıyla parlayan bir geceye adımı verircesine yaylı sazların noktürnünde, reveransınla mor kadife tuvaletimin omuzlarına dökülüyordu saçlarım. Kristal ayakkabımı sırça yüreğim gibi avuçlarına bırakacağım en büyük masalımdın benim. Can tanem, zer tanem, bir tanem…
Açık denizlerde sirenalar anlatıyor öykümü dalgalara, çığlığımın tınısında ismin yankılanıyor duyuyor musun? Sana ne yazmalıyım damarlarımda süzülen sözcüklerden, kuşların gagalarında hangi cümlemi göndermeliyim, kaçıncı geceme şiir olan sesimi duyurmalıyım yeniden. Bugün, işte bugün imza gününde masana bırakacağım bu mektubu, bir de şiirlerimle dolu yüreğimin kitabını. Şimdi söyle yüreğim, yenisini alabilir misin sana tutunan yanımın?
hicaz hüznün dokuduğu yatakta
buselik makamı temaslarla
senli yumuk uykulara dalmaktır
sana tutulmak
yüreğimde alba
petekte bal
sırça sandık saklı korunan
nihavent bir gecenin koynunda
hümeyra yanağa yayılan
temassız dokunmaktır ruha
sana tutuşmak
sana tutunmak;
ayın on üçüncü gecesi afraya yazılan şiirlerin öyküsüyle
aşkın kıyılarında yankılanacak sesimizle şarkılar söylemektir birlikte
saçlarımın rengi yaylı sazlara aykırı bir dansın ritminde dalgalansa bile
Aşkın kıyısında el sallayan benim, sevgimle…
RENGİN ALACAATLI
Rengin AlacaatlıKayıt Tarihi : 19.10.2008 13:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Eğer bilmeseydim gökkuşağının üzerinde beklediğini, hanımeli yayılan gecenin adresinde ıssız bir ezgi olur, sensizliğin girdap yollarında düşerdim. İçimde var olan inanç ile yılların tozunu ardımda bırakıp yenilenerek geliyordum bir sonraki güne. Avuçlarımda ısıtıp yüreğimin kırılgan kıvrımlarından doğuruyordum pencerendeki güneşi her şafak gülümsemeyle. Afra olup gecene ay seriyordum en dolunundan. Büyük aşkı güneşe kavuşamayan ay anlıyordu bir tek beni. Haleleri tenimde düşlerimi çizerken ona seni anlatıyordum, gölgesi düşerken denize yıldızın omzunda ay ağlıyordu. Can düşüm, gülüşüm, sözüm…
Aşk büyürdü her doğan günle ben sana neler, neler yazardım. Suskularımı yüklerdim dalgalara büyüdükçe vururdu nasılsa kıyına. Haykırdığım polenlerimi rüzgarın kanatlarına fısıldadım, bulutların hükümdarlığında tablolar çizdim saraylara. Hiçbir krallığın ulaşamadığı ıssız adaya hapsettim beni, her geçtiğinde açıklarımdan şiirlerimi attım denize girdabına kapılıp batmadan az önce. Adamım diye seslendiğim her titreyişimde uzanmak istedim dizlerine küçük bir çocuk gibi okşanmayı, şımartılmayı bekleyerek. Can erim, kaderim, sevdiğim…
****
RENGİNİM ŞİMDİ KARDELEN ÇİÇEKLERİNE GETİRMİŞSİN YENİDEN OKUDUM ÇOK ÇOK ANLAMLI ÇOK GÜZLEDİ BİR KEZ DAHA ŞİİR BAHÇENE GETİRDİ BENİ .. ZAMANIM YOK BİRAZDAN ÇIKACAĞIM AMA BİRKEZ BİRKEZ DAHA OKUMAK İSTEDİM ..
KUTLUYORUM EMEĞİNİ YÜREĞİNİ TEBRİKLERİMLE CANIM ..
SEVGİLERİMLE ..
Açık denizlerde sirenalar anlatıyor öykümü dalgalara, çığlığımın tınısında ismin yankılanıyor duyuyor musun? Sana ne yazmalıyım damarlarımda süzülen sözcüklerden, kuşların gagalarında hangi cümlemi göndermeliyim, kaçıncı geceme şiir olan sesimi duyurmalıyım yeniden. Bugün, işte bugün imza gününde masana bırakacağım bu mektubu, bir de şiirlerimle dolu yüreğimin kitabını. Şimdi söyle cancağızım, yenisini alabilir misin sana tutunan yanımın?
hicaz hüznün dokuduğu yatakta
buselik makamı temaslarla
senli yumuk uykulara dalmaktır
sana tutulmak
yüreğimde alba
petekte bal
sırça sandık saklı korunan
nihavent bir gecenin koynunda
hümeyra yanağa yayılan
temassız dokunmaktır ruha
sana tutuşmak
sana tutunmak;
ayın on üçüncü gecesi afraya yazılan şiirlerin öyküsüyle
aşkın kıyılarında yankılanacak sesimizle şarkılar söylemektir birlikte
saçlarımın rengi yaylı sazlara aykırı bir dansın ritminde dalgalansa bile
Aşkın kıyısında el sallayan benim, sevgimle…
Evet, gerçekten de o ürkek bakışların, uzaktan uzağa aslında aynı mahallede kurulan telepatik sevdalar. Komşunun çocuğunu şeker veya birkaç kuruşla kandırıp mektubu elden adresine göndermeler. Zaman zaman mızıkçılık neticesi iadeli taahhütlü geriye dönen tek sesimiz mektuplar.
Hey gidi yıllar, bakıyorum da İstanbul'a böyle bir olay yok. Onyedi senemi geçirdiğim Zonguldak'ta yaşamıştım aşktaki ilklerimi.
Mektuplarımın eniştesinin eline geçmesi ve beni tonavidayla tehdit etmesi. Şimdi bakıyorum da, iyi ki yaşamışız o yokluğu iliklerimize kadar.
Tebrikler sevgili Rengin bacım, neler neler de düşündürdü bana eseriniz. İyi ki varsınız.
Kaleminiz hi. susmasın.
Selam ve saygıyla.
TÜM YORUMLAR (51)