Ağrı / Patnos doğumlu, Bingöl'de büyümüş, İstanbulda yaşamaktadır. yenişehir ilkokulu, Sarayiçi ve Karaelmas ilkokulunda okuduktan sonra Bingöl İmam-Hatip lisesinde ortaokul son sınıfta terk. İstanbula göçtüler çünkü. devam edecek...
Eserleri
ŞİİR NE DER?
And olsun ki…biz dizeleri insani erdemler üzerine kurduk. Söz, üzerinde yükselttiğimiz dizeler kendinden menkul huzurun şahikalarından damıtıldı. Ey insan, şiiri halet-i hissiyatın sende yarattığı kelamlardan dök. Çünkü şiiri yaratan hissiyat-ı insaniyyedir.
Şiiri ufkun keşfi olarak adlandırıp, insani iç duyguların gerçekleşmesi için kurulan hayaller olduğunu belirtelim. Şairin emeline baktığımızda her şair ilk emelde hayatı güzelleştirmek, ilk amelde böylesi bir girişimde bulunmak istemiştir. İlk zamanlarda şairin sözü ile tanrının sözünün benzediğinden yola çıkarak lanetlilerden sayılmışlardır. Oysaki şiir inanmak, inanılanı tahayyül-ü resimden çıkarıp, sahici olmaya doğru yol alan bir sürece denk düşer. Önce his, sonra hayal, sonra inanmak, sonra sözcüklere dökmek, sonra dizelere, sonra da gerçekleştirmektir.
Hissiyatı güçlü olanlar değil midir zaten eylemde bulunanlar, söyleyin ey sözü kutsayıp, dizelerin sarhoşluğunda kalbindeki büyüye, ölümüne yol alıp gidenler. Neruda insanı anlatırken güçlü yazmış:
Çitlerin arkasında boğuldu
gelişmesi insanın,
diri diri gömüldü çocuk,
ekmek ve kitaptan mahrum bıraktılar,
damgaladılar köle işçileri olarak
ve ahırlara mahkum ettiler onları.
Zavallı, bahtsız toprak işçisi
dikenler arasında, zincire vurulmuş
varolmayışa, yabanıl
çayırlıkların üzerindeki karanlığa.
Ey şiir okuyucuları neden şiirlere sarılırsınız. Bilmez misiniz ki şiir hayatın karanlık, evham dolu siluetini silip rahatlatır sizi? Bilmez misiniz ki şiir aslında lanetin özsuyudur?
Sözcüğün dehşetinde yitip gidenlerden olun ki, derya-yı huzurun iç muhabbeti sizi sarsın. Şiirin gücünün farkında olmayanların insanlar arasında nasıl cinayetler işlediğini görmediniz mi? O halde şu satırlara bir bakın ve ibret alın: “Ne zaman insan karanlık bir yerde sayıklamaya itilmiş, insan ilişkileri karışık, karıştırıcı, bozucu niteliklere bürünmüş, insanın bir başka insana söyleyeceği söz anlamını kaybetmiş, insan davranışları yapaylık, içtensizlik yüklü hale gelmişse, insanlar şiir okumak, şiirle uğraşmak, şiirden öğrenmek gereğini duymuşlardır. Çünkü şiir anlatılmaz bir şeyin anlatılmaya çabalanmasının sonunda, anlatılabilir bir şeyin yeniden anlamlı kılınması için gösterilen bir çabanın sonunda, yeterince anlaşılmayan bir şeyin etkili bir anlatıma kavuşturulması uğrunda harcanan çabaların sonunda ortaya çıkar.”İ.Özel
De ki; şiir bendeki dehanın zulmete karşı isyanıdır.
Çünkü şiir benim hayal ettiğim alemdir.
Ve kabule değerdir ki; yazdığım her dize hayalimde süslediğim hayatın birebir aynasıdır.
Hissettim ve yazdım. Hisset ve oku. İçindeki hissiyatın gücüyle oku.
De ki; “insan şairane oturur yeryüzünde” (F.Hölderlin) . Biz bu dizeyi yazdırmadık mı sana?
Şüphesiz şiirden uzak duranların kalbinde derinlikli olmayan bir duyarlılık vardır.
Onları hüsn-ü alaya şiirle uğurlayın. Biz şaire şiir ihsan ettik. İnsanı kudretin yüceliğine erdirecek olan odur.
Ey insan, kaybını şiirle tamamla!
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şairin Kelamı 'Oku Ey İnsan' Üzredir
31 Mart 2011 Perşembe 20:33
ŞİİR NE DER?
And olsun ki…biz dizeleri insani erdemler üzerine kurduk. Söz, üzerinde yükselttiğimiz dizeler kendinden menkul huzurun şahikalarından damıtıldı. Ey insan, şiiri halet-i hissiyatın sende yarattığı kelamlard ...