Ayhan Özyılmaz Şiirleri - Şair Ayhan Özy ...

0

TAKİPÇİ

22.07.1977 Almanya doğumlu olan Ayhan Özyılmaz Türkçe konuşmayı altı yaşında öğrenmiş ve dokuz yaşında ilk şiirini yazmıştır.Şiirlerini ısrarlara rağmen hiç bir zaman bir araya toplayıp bastırmamış, şiirin yazıldığı kişi, nesne yada görüşe ait olduğunu savunmuş ve satırlarını sahiplenmek için sadece altına ismini yazmakla yetinmiştir...

Ayhan Özyılmaz

Soruyorsun hep seviyor musun beni diye
Sevmiyorum seni
Aşıksın sen bana diyorsun hep
Acıma duygumu küçüksüyorsun.

Devamını Oku
Ayhan Özyılmaz

Love..?

Loving is a tragedy,
In the lifes' melancholy,
If you ask me what love is,
I'll say it's an unknown reality.

Devamını Oku
Ayhan Özyılmaz

Oyunumuzun 1. Bölümü 'Kaybedilmiş aşkların pişmanlık dizeleri...'

Ey sevgili der bir yürek ey sevmeyi öğreten. Sendin bana Aşk'ı tarif ettiren. Her sabah uyanıpta yüzünü gördüğümde bana kim için nefes alıp ne için yaşadığımı hatırlatanım... Sonra susar.Uzun uzun bakar salonun karanlık boşluğuna doğru.
'Sen..' der 'Sen gerçekleşen en büyük duam; kaybederek yaptığım en büyük hatam... Sana çok haksızlık ettim oysa ki nede çok severdim seni seyretmeyi.. Her gözlerine bakışımda gözlerinin içine saklayıp sımsıkı sardığın ben'i görmeyeli kaç yıl oldu hatırlıyamıyorum artık. Ama öğretiyor insana zaman. Ve artık biliyorum.'
Artık daha anlamlı bakıyordur şairin gözleri çünkü tam karşısında o vardır kayıp rüyalarında saklı diş perisi yüreğini besleyen aşları, aşkları çiğneyip öğütmesini sağlayan dişlerini getiren melek...
Duruldu sonra eğdi boynunu kabahat işlemiş küçük bir çocuk edasıyla seslendi.

Devamını Oku
Ayhan Özyılmaz

Rüzgara karşı koşmayı özledim annem,
Soluğumun kesilmesini göğsüün sıkışmasını
Düşmeyi özledim annem
Her düştüğümde yeniden kalkabilmeyi
Gülmeyi özledim annem
Aynaya baktığımda tanıdık bir yüz görmeyi.

Devamını Oku
Ayhan Özyılmaz

Kazanmayı sevmiyorum çünkü;
Kaybedenlerin yüzlerindeki ifadeye dayanamıyorum.
Fırsatım var, yaşamayı sevmiyorum çünkü;
Sahip olduklarımdan yoksun olanları tanıyorum.
Ağlamayı, hissetmeyi, aşık olmayı sevmiyorum çünkü;
Tutkuyu, ihtirası, zarureti aşk kılıfına sokanları

Devamını Oku
Ayhan Özyılmaz

Gördüklerim; …

Yaş toprağın ağırlığı altında ezilen yumuşak dokusu üzerinde yükselen çıplak zayıf yapılı bir ağaçtı o. Belli ki kış gelmiş, gece yağmuru konuk etmişti bekçiliğini yaptığı evinde. Yalnızdı; arasıra ziyaretine gelen yolunu kaybetmiş saka kuşları dışında kimsesi yoktu. Güçsüzdü bedeni eğilmişti yana doğru, ona kalsa bırakıverecekti kendini ama o kökleri; yerin taa derinliklerinde bile hayatta kalmış geçmişinin diri kökleri salıvermiyordu onu. Dışarıdan bakınca çok biçare görünüyordu.Kabuğu yer yer soyulmuş bütün yaprakları onu terk etmişti. 'Evet, dedi kendi kendine, Hatırlıyorum o günleri, o kara mevsimi. Sonbahar diyorlardı adına, yemyeşil yaprakları tek tekYaş toprağın ağırlığı altında ezilen yumuşak dokusu üzerinde yükselen çıplak zayıf yapılı bir ağaçtı o. Belli ki kış gelmiş, gece yağmuru konuk etmişti bekçiliğini yaptığı evinde. Yalnızdı; arasıra ziyaretine gelen yolunu kaybetmiş saka kuşları dışında kimsesi yoktu. Güçsüzdü bedeni eğilmişti yana doğru, ona kalsa bırakıverecekti kendini ama o kökleri; yerin taa derinliklerinde bile hayatta kalmış geçmişinin diri kökleri salıvermiyordu onu. Dışarıdan bakınca çok biçare görünüyordu.Kabuğu yer yer soyulmuş bütün yaprakları onu terk etmişti. 'Evet, dedi kendi kendine, Hatırlıyorum o günleri, o kara mevsimi. Sonbahar diyorlardı adına, yemyeşil yaprakları teker teker solmaya başlamış, rüzgarın söylediği aşk şarkıları acı veren küfürlere dönmüştü. Anlamıyordu nedenini, işte diyordu; 'Su istiyorsanız yağıyor yağmur! ' işte diyordu 'Güneş yine görünüyor! Belki eskisi gibi sıcak bir tebessümle bakmıyor ama bakıyor işte! ..' Hem güneş olmasa bile onun yanan yüreği vardı, sevgisiyle onları ısıtırdı; neden terk ediyordu yaprakları, neden hüznün sarı çiçekleri gibi soluyorlardı ve bir zamanlar gülen yüzlerini donuk bakışlarla örtüyorlardı..? ! Anlamıyordu onları. Anlamak istemiyordu.Rüzgar her estiğinde güçlü sandığı bedeninin acizliğini daha çok hissediyordu. Tutmak bırakmamak istiyordu, güzelliğinin yaşadığının ispatı yapraklarını. Ama yapamadı. Tüm sevdikleri tek tek onu terk ediyordu. Yalnızdı.
28.12.2003
Geceydi şimdi bulutlu göğün arkasından hayal meyal gözüken ayın hilal haline takıldı bakışları, düşündü. Ay hilaldi, yarımaydı, dolunaydı ama görmüştü ki birgün yine hilal olacaktı. Kendini dinledi sonra bu hissettiklerini daha önce yaşamış mıydı? Sanki tanıdık gelmişti bu acılar... Belki daha azına sahip olmuş olduğu için şu andaki kadar yaprak terk etmemişti onu ama yinede gitmişlerdi. Tebessüm etti. Ay haklıydı ve her gece ona bu gerçeği anlatıyordu ama o bile güneş olmadan karanlıktaydı. Evet güneşte her şafak sökümüyle ona merhaba diyor ve akşam olup uyku vakti geldiğinde üzerine ışıltılı atlas yorganın örtüp uyuyordu. 'Bahar', dedi. Bir bahar daha vardı! ? İlkbahar... Ahhh! dedi. Yanan yüreğini içine çekti. Herşeye rağmen eskisi kadar sıcak olmasa da onu terk etmeyen rüzgarın omuzuna yaslanarak doğruldu. Ama o kadar hafif bir hareketti ki bu daimi dostu ve sırdaşı toprak bile bunu fark edemedi. Dikti bakışlarını semaya. Ve orada gördüğü birşey yıllardır yapmayı unuttuğu birşeyi oluduğunu haykırıyordu ona. Evet, yıldızları görmüştü etrafa saçılmış karanlığa hayat veriyorlardı. 'Peki ya ben kime hayat verdim! ? ', diye söylendi kendi kendine. Hep ben, hep ben diye kendi kendine acımıştı. Ve işte hazin son; yalnız, hastalıklı; genç ama ihtiyar bir tarla bekçisiydi.
Yazın tarlayı sürüp sonrada gölgesinde dinlenen o insanlarda yoktu. Ne güzel yaratıklardı onlar bazen şarkı söylerlerdi ama söylemek için rüzgara ihtiyaç duymazlardı.Hele birde birkaçı biraraya geldiklerinde onları dinlemeye doyum olmuyordu. Nereden buluyorlardı konuşacak bunca şeyi? !

Devamını Oku